Açlık iyice vücudumu iflas ettirmişti. ölüp yok olmayı istiyordum. Duygulanıp ağlamaya başladım. Çektiğim sefillik bir türlü sona ermek bilmiyordu. Birden sokağın tam ortasında durdum, kaldırım taşına ayağımı vurup , yüksek sesle bağırıp çağırmaya başladım.
“Rica etsem köpeğim için bir kemik lütfunda bulunur musunuz? Sadece bir kemik. Üzerinde hiçbir et parçası bulunmasa da olur.Köpeğin ağzında bir şey olsun da nasıl olursa olsun!”
Kasap, küçük ve üzerinde biraz eti bulunan bir kemik verdi.Kemiği ceketimin içine sakladım.
...(Demirciler Pasajı, kırık dökük bir kapı önü)
Kemiği dişlemeye başladım...Kemikten yükselen bayatlamış kanın kokusuydu. Hemen istifra etmek zorunda kaldım. Yeniden denedim.Yuttuğum parçaları çıkarmasam herhalde faydasını görürdüm.Midemin sesini kesmeliydim...Çaresizlikten gözlerim ağlamaklı olmuştu.Deliler gibi kemiği kemirmeye başladım.Kemik gözyaşlarımla ıslanıp kirlendi.Kusuyor,bağırıyor,tekrar kemiği dişliyordum.Yüreğim çatlayacak şekilde ağlıyordum. Yeniden istifra ettim...