Temel ilke, ada halkına elden geldiğince özgür, mutlu bir yaşam sağlamaktır. Bu amaçla, Batı dünyasının bilimiyle tekniği Uzakdoğu’nun yaşama bilgeliği ile kaynaştırılmıştır.
Pala’lılar doğuştan barışçı, ordusuz, silahsız bir ulusturlar.
Ülkede cezaevleri yoktur, basın tekelleri yoktur.
Sözgelimi, zorba eğilimli bireyler, bu sayrıl tutkudan kurtulsunlar diye, gövdeyi zorlayacak ağır işlere koşulur. Yakın topluluk ilişkisini de gerektirecek işlerdir bunlar: odun kesme, maden işçiliği, denizcilik gibi. Kimi durumlarda da hipnozla sağaltılır böyleleri. Sinir ya da yürek sayrılıkları yok denecek orandadır.
Huxley, bu ışıl ışıl dünyayı çizer sanki Ada’da. Düşüncenin alabildiğine özgür olduğu, umudun gölgelenmediği, insan yetenekleri ile yaratıcılığın hiçbir engelle karşılaşmadığı bir düzeni yansıtır Huxley’in çizdiği Pala toplumu.
Endonezya takımadaları yöresinde, gerçek haritaların yazmadığı bir düşsel adadır Pala. Dağlık bir adadır, komşu ada Rendang’dan da bir deniz boğazıyla ayrılır. Zengin petrol, altın, bakır yatakları vardır. Ancak ülkenin gereksinmesi oranında kullanılır bu yeraltı zenginlikleri, yabancı kumpanyalarla hiçbir işbirliğine, uluslararası büyük kazanç yöntemlerine girişilmez. Adadaki örnek toplum düzeni, bir İskoçyalı hekim ile eski Raca’nın çabaları sonucu gerçekleşmiştir. Temel ilke, ada halkına elden geldiğince özgür, mutlu bir yaşam sağlamaktır. Bu amaçla, Batı dünyasının bilimiyle tekniği Uzakdoğu’nun yaşama bilgeliği ile kaynaştırılmıştır. Pala’lılar doğuştan barışçı, ordusuz, silahsız bir ulusturlar. Ülkede cezaevleri yoktur, basın tekelleri yoktur.