"Latif ve narin ne vardıysa içimde,
Hoyratça kırdı geçirdi dünya,
Memnunum, barışığım yine de,
Sabırla yeni yapraklar veririm
Yüzlerce kez kırılmış dallarımdan
Ve tüm acılara rağmen hâlâ
Aşığım ben bu divane dünyaya."
Üzgün olduğumuzda ve hayata katlanamadığımızda bir ağaç şöyle konuşabilir bizimle: Sus! Bak bana! Yaşamak kolay değil, yaşamak zor değil. Bunlar çocuksu düşünceler. Bırak konuşsun içindeki Tanrı, o zaman susacaklar.
Yolun seni anandan ve yurdundan uzaklaştırdığı için endişelisin ama attığın her adım, her yeni gün seni anana yaklaştırır.
Orası ya da şurası değildir yurdun...
Yurt ya içindedir ya da hiçbir yerde.
Latif ve narin ne vardıysa içimde,
Hoyratça kırdı geçirdi dünya,
Memnunum, barışığım yine de,
Sabırla yeni yapraklar veririm
Yüzlerce kez kırılmış dallarımdan..
Biz otururuz gölgede, biz ihtiyarlar,
Kucakta bir kitap, ışıktan kamaşan gözler yerde,
Yaz gününün kucağında tatlı tatlı sallanarak,
Göçüp gidenleri gizlice anarak,
Artık ne kışı ne de yazı bilenleri
Yine de salonlarda, patikalarda,
Görünmeden de yanımızda olanları,
Orası ile Burası arasında köprü kuranları