Ağır İşçiler

Orhan Duru

Ağır İşçiler Quotes

You can find Ağır İşçiler quotes, Ağır İşçiler book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Uzattılar Ernesto'yu bir soğuk morg masası üstüne. Bir flaş patladı ve dünyaya yayıldı alınan fotoğraf. Birkaç resmi elbiseli adam. Bir köylü, şaşkın. Beline kadar soyulu, göğsünde kurşun delikleri ile Ernesto gökyüzüne bakıyor. Morg masasının kenarında lastik bir boru. Martir İsa'nın fotoğrafı bu.
Sayfa 118Kitabı okudu
“Canı sıkılıyordu İbrahim’in, bir türlü açamıyordu “göğsüne bir pencere”, bunaltısını gidermek için.
Sayfa 71 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Sol içi kavga :)
Birden uyanır gibi oldum. Solcuları gördüm. Birbirleriyle kavga ediyorlardı. Her biri en iyi doğruyu biliyordu ve ötekiler bir şey bilmiyorlardı. Onları izledim. Biri öbürüne "Oportünist" dedi. Öbürü bir başkasına "Revizyonist!" diye bağırdı. "Biliyoruz bunları gözü yaşlı popülist!" dedi bir başkası. Biri bir başkasına "Emperyalist ajanı!" dedi. Bir başkası birisine "Karşı-devrimci!" diye bağırdı, "Hain..." Obürsü buna "Karşı devrimci sensin, pis entellektüel!" dedi. Bu gürültü içine öğrenciler de girdi molotof kokteyli savurarak. Biri "Öğrencilerle olmaz bu iş. Öğrencilerin sınıfı yoktur" dediyse de gürültüye gitti.
Bir imparatorluk süresince yaşıyabilirlerdi bu kaplumbağalar. Ağır hareket ettikleri için mi bu kadar uzun yaşarlar, yoksa uzun yaşadıkları için mi böyle ağır hareket ederler? Çözülmüş değil bu sorun.
Günde 10-15 saat çalıştığım oluyordu en karanlık günlerde saati kırk paradan. Tutsaktım bir çarka ve kurtulamıyordum bu çarktan bir türlü. İşten çıkıp kendimi sürüklüyordum eve güçlükle ve ölü gibi yatıyordum.
"İnsan araya hep mesafe koymalı böyle bilim düşmanı, anlayışsız insanlarla kendi arasına..."
Reklam
Gömüyorum gövdemi yatağın derinliklerine, hiç çıkmak istemezmişim gibi. Çıkmak isteyen kim? Kim çıkmak ister yataktan. Napolyon bile taşırmış özel yatağını savaş alanlarına ve o yatakta uyurmuş bombalar patlarken, millet birbirini keserken. Ey miskinlik! Ey yarı uyanıklık! Böyle anlarda başka türlü çalışıyor insanın kafası bilinçle bilinçaltının işbirliğinde, yaratıcı bir hamur biçiminde.
Avrupa'lara gidiyordum, oralarda çalışmak için ve gerçekte yeni bir proletarya oluşturuyordum oralarda, Bir odada on kişi yaşıyordum. Bir düğmeye basıyordum günler boyu, göstergelere bakarak dikkatle. Bana bir sandalye bile vermiyorlardı oturmam için, bu işi yaparken. Oturursam uyurmuşum ve dikkatim dağılırmış. Gerçekten de oturunca uyuyordum. Uykumda hep bu Avrupalı işkencesini düzenleyenlerle boğuşuyordum, boğazlıyordum onları. Kimi kez düş göremeyecek kadar cansız, halsiz kalıyordum. Düğmeye basmak engizisyon işkencesinden de beterdi. Düğmeye basıyordum ve düğmenin içinden binlerce gözlü bir IBM elektronik beyin canavarı çıkıyordu. Kimi gözleri yeşil, kimi gözleri al! İçinde binlerce ses bandı, saatte binlerce kilometre hızla dönerek saldırıyordu bana. Düğmeye basıyordum ve birdenbire nükleer başlıklı füzeler havalanıyordu gizli kalmış bir çölün gizli kalmış bir köşesinden, ya da kutup buzları altından. Düğme paramparça oluyordu işaret parmağımın altında ve işaret parmağım donup kalıyordu dehşet içinde. Düğmeyi biraz çeviriyordum ve kentlerin elektrikleri sönüyordu, suları akmıyordu ve sıçanlar kol gezmeye başlıyordu bakımsız getto'larda.
"siz aldatıyorsunuz kendi kendinizi ve ne düşündüğünüzü ve neye inandığınızı açıkça.Ve bugünun hastalığı böyle. herkes inanmadığını ya da dörtte bir inandığını söylüyor.
engellerle dolu insanın ömrü. bitmiyor bir türlü bu engeller. her şey bir engel. yatıp kalkmak, yüzünüzü yıkamak, dışkınızı deliğe göndermek, yemek yemek, uyumak… her şey bir engel… her şey bir engel bu ölümlü ve dirimli dünyada.
38 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.