Durum onun için düşündüğünden daha da kötüydü. Ciddi anlamda hastaydı, zihninde birçok şey mahvolmuştu, ruhu ya da bir insanın tamamen çökmesine sebep olan şey her neyse, onarılamayacak bir biçimde bozulmuştu. Durumunu bir türlü adlandıramıyordu ancak bunun dalgalar halinde geldiğini öğrenmişti; içinde gizlenen şey, sadece kibirden olabilecek bir yanılsama, ara sıra mide bulandırıcı bir biçimde kendini hatırlatan, aklına gelmesinden memnun olmadığı hatıralar...
"Sevgilim, yine delirmek üzere olduğumdan eminim. Geçireceğimiz başka bir korkunç zamanın daha üstesinden gelebileceğimizi sanmıyorum. Sesler duymaya başladım ve zihnimi toparlayamıyorum. Bu yüzden de yapmam gerekenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Bana verebileceğin en büyük mutluluğu bahşettin. Sen her açıdan benim için herkesten daha değerliydin. Bu hastalık musallat olana kadar, bizim gibi mutlu başka iki insan olabileceğine hiç inanmıyordum. Bu hastalığa karşı artık daha fazla mücadele edemem, senin hayatını mahvettiğimi ve bensiz daha iyi çalışabileceğini biliyorum. Ve bunu yapacağından da eminim. Görüyorsun ya, bu mektubu bile düzgün yazamıyorum. Okuyamıyorum. Sana hayatımın tüm mutluluklarını borçlu olduğumu söylemek istiyorum. Bana karşı her zaman kesinlikle sabırlı ve inanılmaz derecede iyiydin. Bunu sana söylemek istedim, herkesin bilmesine rağmen. Şayet beni bu durumdan kurtarabilecek biri olsaydı, bu kesinlikle sen olurdun. Senin iyi yürekliliğinden başka içimdeki her şeyi kaybettim. Hayatını daha fazla mahvedemem. Bizim bir zamanlar olduğumuz gibi, başka iki kişinin hiçbir zaman mutlu olabileceğini sanmıyorum. V."
Düşünceler onu bir vahiy gibi ele geçirmişti ama böyle olacaktı ve başka türlü olmasının imkânı yoktu. Belirli bir yaşamı seçmenin size bağlı olduğunu düşünüyordunuz ve sonra çoğunun aslında baştan karar verildiği ortaya çıkıyordu.
Bağlı olduğunuz insanlar malesef tuzak gibidir.
Isırırlar.
Kesinlikle bir fırsat kollar ve sonrasında ısırırlar. Bunu en çok topluluk içinde yapmayı severler.