Ahlâk-ı Alâ’î

Kınalızade Ali Efendi

Ahlâk-ı Alâ’î Gönderileri

Ahlâk-ı Alâ’î kitaplarını, Ahlâk-ı Alâ’î sözleri ve alıntılarını, Ahlâk-ı Alâ’î yazarlarını, Ahlâk-ı Alâ’î yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Adalet evvela kişinin zatı, sıfatları, güçleri ve organları ile ilgili olur. İkinci olarak ailesi, hizmetçileri, maiyeti, ortakları, dostları ve yöneticilerin vatandaşları ile ilgili olur. Öyleyse bir kişinin adalet sıfatına sahip olabilmesi için önce kendi sıfat, güç ve organlarında adaleti gözetmesi her güç ve organı yaratıldığı amaç için kullanması, Allah’ın yaratmasını değiştirip akıl ve şeriatın haram kabul ettiği alanlarda kullanmaması, bedensel vé ruhsal güçlerini Allah’ın rızasına uygun olmayan ve erdem kazandırmayan yerlerde harcamaması gerekir. Eğer ailesi, hizmetçileri ve maiyeti varsa onlar arasında da temiz şeriat ve aydınlanmış aklın gerektirdiği şekilde davranmalı, ilahî kanunların hükümleri ve nebevî şeriatların yasalarından sapmamalı, üstelik nezaket, cömertlik, af, ihsan ve dinin diğer müstehaplarını ve akıl sahipleri katında kabul gören diğer işleri de yapmalıdır. Eğer bazı kullar ve beldeler üzerinde yönetici ve efendi olursa pak şeriatın kanunu ve adil kralların siyaset yöntemiyle icraatta bulunmalıdır.
Yine bazen fazilet olan huyun varlıksal bir şeye izafe edildiği bilinmelidir. Bu durumda onun ifrat olduğu fark edilmez ve rezilet olduğunu bilmek zorlaşır. Çünkü fazilet'in kendisine izafetle fazilet olduğu bu varlıksal şeyin fazlalığı ölçüsünde çok fazilet olacağı zannedilir. Hâlbuki böyle değildir. Bilakis bu olumlu şey mutedil dereceden fazla olduğunda fazilet rezilete dönüşür. Ama tefrit tarafının farkı ortadadır ve rezilet olduğu gayet açıktır. Zira yokluğun varlıktan farklı olduğu açıktır. Bunun örneği, birer fazilet ve varlıksal konu olan yiğitlik ve cömertliktir. Aynı şekilde ifratları olan tehlikeye atılma ve israf da fazilet zannedilir. Nitekim insanların' çoğu pratik felsefeden habersizdir. Müsrif cahilleri çok cömert olmakla ve tehlikeye atılan kalabalıkları son derece cesur olmakla nitelerler; ama korkaklık ve cimriliğin hiçbir mertebesini yiğitlik ve cömertliğe dâhil etmezler. Eğer fazilet yokluğa ait bir şeye izafe edilirse iş tersine döner, tefritinin fark edilmesi zorlaşır, ama ifratı açıkça belli olur. Örneği, kibrin yokluğuna izafetle “fazilet olan ve tefriti olan alçalmanın kendisinden zor ayırt edildiği tevazudur. Hatta bazı insanlar zelil dilenciyi onurlu mütevazıdan ayıramazlar. Kibirsizlik onda da artık olduğu için faziletin de çok olduğu zannedilir.
Reklam
Aksine yiğitlik, atılganlık ve itinası aklın gerektirdiği şekilde gerçekleşen, sıkıntılı işlere girişmekten sevap işlemeye dönmeyi, nefis cevherini yüksek şecaat süsüyle bezemeyi ve Yüce Allah katında zatının mutluluk mertebesini yükseltmeyi amaç edinen kimsede bulunur. Her ne kadar aslan, kaplan, çita, timsah ve diğer yırtıcıların fiili gibi, yiğit fiiline benzese de yiğitlik fiili kapsamına girmez. Zira beden kuvvetinin üstünlüğüne güvenerek ileri atılır. Atılganlığı tamamen doğaldır; doğruluk düşüncesinin gereği ve fazilet kazanmaya yönelik değildir. Yine genellikle galip geldiği, alette kendisine denklik ve mukavemeti olmayan hayvanla dövüşür ve onlar üzerinde üstünlük kurar. Mesela, tam silahlı ve bedenen güçlü bir kimsenin zayıf cüsseli, silahsız ve çıplak biriyle dövüşüp onun üzerinde üstünlük kurmak istemesi yiğitlik şartı ve fazilet adabıyla bağdaşmaz. Öyleyse gerçek yiğit, şecaat fiilleri kendisinden doğru fikrin gereği olarak çıkan, yiğitlik vasfına sahip olmayı alçak dünyevi isteklere ulaşmak için değil, aksine ruh cevherine yiğitlik erdemini kazandırmak ve ondan korkaklık ve tehlikelere atılma reziletlerini uzaklaştırmak için isteyen kimsedir.
5) Orta olan “güzel düşünme”nin ifratı, düşünme ve akletmeyi gerekli ve uygun olmayan yerlerde harcamaktır. Tefriti, fikrin istenen konuyu tam olarak akletmekten aciz kalmasıdır. 6) Orta olan “ezberleme”nin ifratı, edepsizlik ve hiciv şiirleri, maskaralık ve komedi fıkraları, faydasız sohbet ve hikâyeler gibi ezberlenmesi gerekli ve hoş olmayan ezberlemektir. Tefriti ise ezberlenmesi güzel görülen şeylerde tembellik göstermek ve yararlı suretleri pekiştirmekten uzak durmaktır. 7) Orta olan “hatırlama”nın ifratı, gerekli olmayan şeyi hızla bilince getirmek için vakit öldürmek ve organları zayıflatmaktır. Tefriti ise gözetilmesi zorunlu ve güzel olan şeyleri terk etmek ve kullanmayarak unutulmasını sağlamaktır. Diğer fazilet türleri de bu şekle göre kıyaslanmalı ve değerlendirilmelidir.
Mesela, hikmet erdeminin altında yer alan erdem türlerini yedi ile sınırlamış ve bunların zekâ, çabuk anlama, zihin açıklığı, kolay öğrenme, güzel düşünme, ezberleme ve hatırlama olduğunu söylemiştik. 1) Erdem ve orta olan “zekâ"nın ifratı hilekârlık, tefriti ahmaklıktır. Burada kastedilen, yaratılıştan gelen ahmaklık değil, bilakis kötü seçim ve vakit öldürmekten kaynaklanan ahmaklıktır. Tabiatta yerleşik olduğu sanılan ahmaklık genellikle tekrar, alıştırma, öğrenim ve ders alma yoluyla giderilir. Doğuştan gelen zekâ ve tabiata yerleşmiş akıllılık akıl gücünün uzun süre terk edilmesi ve kullanılması sebebiyle kaybolur. Ey yüksek kavrayışlı ama gevşek Bu yüzden ancak çanak satan adam Ey gönlü kapalıyken öğrenimle Yedi iklime baş kadı olan insan“ 2.Orta ve itidal derecesi olan “çabuk anlama”nın ifratı hızlı hayal kurmaktır. Bu huy, önermelerin hükümleri tam olarak anlaşılmadan, belki genel olarak parlayıp hemen sönmek suretiyle hüküm hatası ve tasavvur bilgisizliğine sebep olur. Çabuk anlamanın tefriti, ölçüsünden fazla yavaş anlama ve geç idrak etmedir. 3) Orta ve itidal olan “zihin açıklığı”nın ifratı, maksadın tespitine engel olacak şekilde ölçüsünden fazla parlamadır. Tefriti ise nefiste meydana gelen ve geç sonuç çıkarmaya neden olan karanlıktır. 4) Orta olan “kolay öğrenme”nin ifratı, öğrenimde öğretmenin öğrettiği ilmî suretleri pekiştirmeye mecal bırakmayacak şekilde aşırı hızlılık ve işe koyulmadır. Tefriti, öğrenme zorluğuna yol açan taassuptur.
Yaşam gereçlerinin tamamlanması için faziletli insanların akıllarının acizlik ve hayret deryasında boğulduğu ilginç işler ilham edilmiştir. Nitekim bal arısı altıgen evler yapar. Kenarlarını tam ve eşit, açılarını paralel ve altıgen olarak tercih etmesindeki hikmet, onun daireden geçen en geniş şekil olmasıdır. Daire hepsinden geniş olsa da dairevi şekiller bir yere toplandığı zaman aralarında kaçınılmaz olarak açıklık kalır. 0 zaman mekânın zayi olması gerekir. Ama altıgen şekiller birbirine birleştirilince aralarında hiçbir açıklık kalmaz ve yer asla zayi olmaz. Dörtgen de toplandığında açıldık kalmaz, ama dörtgen altıgenden dardır. Şüphesiz hem genişlik hem de açıklığın kalmaması altıgenden başka bir şekilde tasawur edilmez. Geometri âlimlerinin acizlik ve şaşkınlık dairesinde çizgi ile kuşatılmış merkez noktası misali çıkarmaktan bıkmış olduğu bu durum ve diziliş inceliklerini, düzen ve terkip sanatlarını ezelî hikmet sahibi Yüce Allah ilham etmeden ve öğretmeden bilgisiz bir hayvan nasıl düşünür? Öyle ki âlemin türleri kendi mümkün yetkinliklerine onun sayesinde ulaşmışlar ve istenen düzen ve belirlenen beka ezelî irade gereği meydana gelmiştir.
Reklam
307 öğeden 371 ile 307 arasındakiler gösteriliyor.