Bu kitabın “esası” ise “Anadolu Mayası’dır”. Ancak, bu kitapta bahsedilen “ahlak” vasıtasıyla, “Anadolu Mayası’na”, yani “Türkistan’dan gelen Kelam’a” mahsus “Yüce İnsana” bizatihi “temas (contactus)” imkan dahilinde değildir. “Yüce İnsan”, “Kelam’dan doğuluşun” kaydına tabidir; “Kelam” ise, “nazar’i musiki kabına” girmez; bu sebeple.
Bu metni, “Anadolu Mayası-Türk Kimliği Üzerine Bir İnceleme” adlı kitapta, “ahlak” hususunda kısaca anlatılanları açmak üzere hazırladık.
İnsanın esası ahlaktır. Ahlak, kendine dost(luk)tur; asla sadakat olarak.
Ahlaka mahsus asıl, cevher-isimdir; yani aşkına mahsus hakikattir; esas ise, (cevher-rabteden) isme, cevher-isme ve asli isme mahsus birliktir. Sadaka, nazari musiki esasında birlik seyri vasıtasıyla, aşkına mahsus hakîkatin, bizatihi kendi (aşkın) olarak idrakıdır.
Ahlak, bu manada idrak suretiyle teşkil olur. Bu bakımdan ahlak fikriyat esasında değer tesisi yoluyla ele alınamaz. Ethike ise, tahayyül yazımı esasında oluşturulan değerler manzumesi olarak fikriyattır. Ahlak esas alınmadan tesis edilen ethike, bu itibarla, hikâyattan ibarettir. Hikâyat vasıtasıyla hakîkate temas edilemez.
Bu bakımdan, değerler manzumesi olarak ethike vasıtasıyla insana temas etmek, insandan, ethike yoluyla bahsetmek imkan dahilinde değildir. Bu noktaları nazariyat ve suret nazariyatı esasında incelenmiştir.