(...) feminizm zaten ailenin kadını köleleştiren bir kurum olduğunu vaaz eder ve kadın ancak babadan, abiden, eşten "özgürleşirse" ve "özgürleştiği" müddetçe "gerçek bir kadın" olarak potansiyelini gerçekleştirebilir. Bunu görmek için de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ndeki yürüyüşlerde benimsenen sloganlara bakmak da yeterlidir aslında. "Yılın Sürtüğü" çerçevesi içine girerek fotoğraf çektiren kadınların aile kurmak ve evlilik yürütmek gibi bir dertleri olabilir mi sizce?
Bundan 20 yıl önce 20'li yaşların başında olan annelik yaşı, bugün 28,9'a gerilemiş durumda. Kadınlar ortalama 26,5 yaşında ve erkekler ortalama 30,2 yaşında evleniyor
Kıymetli mütefekkir Alev Alatlı'nın dediği gibi, "Madem ki son temsilcileriyiz Gezegen'in yaşatılması elzem bir medeniyetin, bizi durduracak tek 'gerçek', soğuyan Güneş'in dünyamızı yarı yolda bırakması ihtimalidir."
Bireyselleşmenin bireyi özgürleştireceği ve en üst düzeyde mutluluk sağlayacağı dayatmasına karşılık, mutluluk kaynağının neredeyse tamamını aile ve aile üyeleri oluşturmaktadır.
On yaşındaki bir çocuk, kendisine uzatılan mikrofona "cinsiyet akışkanlığı"ndan bahsediyor ve kendine "LGBT aktivisti" diyorsa, orda cinselliği konusunda kafası karıştırılmış ve endoktrine edilmiş bir masumun olduğundan emin olabilirsiniz...