En Eski Aiskhylos ve Atina kitaplarını, en eski Aiskhylos ve Atina sözleri ve alıntılarını, en eski Aiskhylos ve Atina yazarlarını, en eski Aiskhylos ve Atina yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
bu kitabın birincil amacı Aiskhylos'un anlaşılması olmakla birlikte, inceleme, erken Yunan şiirinin tarih, Yunan düşüncesindeki yaşamsal unsurların gelişmesi, Yunan dramasının dinsel temeller ile, bütün bu kültürel gelişmelerin ilkel kabile toplumundan Yunan kent-devletine geçişle olan ilişkiis de içinde olmak üzere, çok daha geniş bir alanı kapsamaktadır. İlk kez 1941 yılında yayımlanan bu inceleme, eski Yunan uygarlığına, tarihsel maddeciliğin ilkelerini uygulama yolunda yapılan ilk girişimdir. Profesör Thomson daha sonra Eski Yunan Toplumu Üstüne İncelemeler adlı iki kitabında bu çalışmayı sürdürmüştür. Aiskhylos ve Atina'nın bu yeni basımı, yazar tarafından yeniden elden geçirilmiştir.
Yaşam, insanın, Titanların günahının kefaretini ödediği bir cezadır.
İnsanın ölümsüz yanı, ölümlü yanı içine kapatılmıştır; ruh, beden içine hapsedilmiştir.
Beden ruhun mezarıdır.
Bizler, tanrıların, ne zaman isterlerse o zaman yaşam hapishanesinden kurtaracakları köleleriyiz.
Tüm yaşam, ölüme bir hazırlanmadır, çünkü ruh ancak ölüm yoluyla mahpusundan kaçmayı ve bedenin kötülük lerinden kurtulmayı umabilir.
Yaşam ölümdür, ölümse yaşam.
Ölümden sonra ruh yargılanır. Eğer ruh, bedenle temas yoluyla kendini günahın geçmiş bir çare olacağı kadar derinden çürütmüşse, Tartarus’un hapishanesinde sonsuz ezaya terk edilir.
Eğer günahı tedavi edilebilir gibiyse, içi temizlenir, arıtılır, sonra da cezasını yeniden çekmek üzere dünyaya geri gönderilir.
Bedence lekelenmeden üç kez yaşadıktan sonra sonsuza kadar serbest bırakılır ve kutsanmışların göklerdeki birlikteliğine katılmaya gider.
Orfeci ruh öğretisinin Platon’da bulduğumuz şekli bu.
Hesiodos’tan gelme olduğunu gördüğümüz Orfeci Aşk kavramı,
aristokratik düşünceye doğrudan bir meydan okumayı içeren bir ilkeyi temsil eder.
Soylular için Aşk tehlikeli bir şeydi; çünkü arzu, tutku ve yetinmezlik ifade ediyordu. Aristokrat düşüncenin eğilimi bölmek, şeyleri birbirinden ayrı tutmak yönündeydi.
Orfeciler içinse Aşk, saygı duyulacak bir şeydi,
çünkü
ayrılmış olan şeyin yeniden birleştirilmesini, yitirilmiş olan şeyin yerine konmasını ifade ediyordu.
Batılı bir Orfeci olan Empedok- les’in felsefesinde, dünyayı bir araya getiren Aşk, onu zorla ayıransa Çatışma’dır;
dünya, Aşk Çatışmaya üstün geldiğinde en iyi durumdadır. Halk düşüncesinin eğilimi birleştirmekti.
Bize kalırsa. Orfecilik hiçbir zaman, hatta ilk günlerinde bile devrimci bir hareket değildi.
Dünyayı değiştirmeye değil ondan kaçmaya uğraşıyordu.
...
Yunancada epilepsi «kutsal hastalık» olarak bilinirdi;
Aretaios'a göre, ona bu adın verilişi, hastalık nedeninin, bir tanrının ya da bir ruhun bedene girişi olduğuna ina- nılmasındandı.
Terimin bu yorumunun doğru olduğu, hastalık üzerine Hippokratesçi bir kitapçıkta söylenenlerden ortaya çıkıyor: «..
Eğer hasta bir keçiyi taklit ediyorsa, kükrüyorsa ya da sağ tarafı sarsılıyorsa, buna Tanrıların Anasının ne den olduğunu söylerler...
Ağzından köpükler çıkarıyor ve tepiniyorsa, neden Ares'e bağlanır.
Belirtiler geceleyin korku ve dehşet, sayıklama, yataktan fırlama ve dışarı koşma ise. bunlar Hekate’nin saldırısına uğramış ya da ölülerin ruhları çarpmış diye tanımlanıyor.
Bu, hastanın «uğramış» (kâtochos) olduğunu — «içinde bir tanrı olduğunu» (entheos) gösterir.
Herodotos Trakya kabilelerinden biri olan Trausoi’den söz ederken şunlan söylüyor:
Bir çocuk doğduğunda akrabaları onun çevresini alıp ileride çekeceği acılar için ağıtlar yakar, insanoğlunun tüm dertlerini bir bir sayarlar; oysa bir insan öldüğünde, onun bütün kötülüklerden kurtulmuş olduğunu, artık ku sursuz bir mutluluk içinde yaşadığını düşündükleri için sevinç içinde, güle eğlene gömerler onu.
Yaşama ve ölüme karşı bu tavır ilkel değildir. Eleusis'te incelemiş olduğumuz gizemli dinlere özgü bir tavırdır.
Sanayi sömürüsünün girdabına yakalanmış ilkel insanın çığlığıdır.