"Allâh bir kavme azâb indirdiğinde, o kavim içinde bulunan her ferde azâb iner. Sonra herkes ameline göre diriltilir." [Buhâri (7108); Ahmed (6207)...]
"Kim müşrik bir kimse ile beraber (haşır neşir) olur ve (müşrik diyarında) onunla beraber ikâmet ederse, o da müşrik gibidir." [Ebû Dâvud (2787); Taberânî (el-Kebîr: 7023)...]
İfade olunduğu üzere Allah'tan başkasını rab kabul eden bu kimselerin, haham ve râhiblerini hüküm koymada, haram ve helâl (yasak ve serbest) belirlemede yetkili gördüklerinden dolayı, onları kendilerine rab edindikleri beyân olunmuştur. Zira kanun ve yasa belirlemede tek yetkili olma, rab olanın en önemli sıfatlarındandır. Adiy bin Hatim radiyallahu anh'dan rivayet olunduğuna göre, o, şöyle demiştir: "(Bu âyeti okuyan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e:) 'Bizler onlara (hamamlara ve rahiplere) ibâdet ediyor değiliz' dediğimde Rasûlullah: 'Allâh'ın helâl kıldığını onlar haram sayınca, siz de haram saymıyor musunuz? Yine onlar, Allâh'ın haram kıldığını helal sayınca, siz de helâl saymıyor musunuz?' buyurdu. Bende: 'Evet' dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu: 'İşte bu, onlara ibâdettir'." [Tirmizi (3095); Taberâni, (el-Kebir: 17/92)...]
Aynı kalpte Allah’a iman ile tağuta muhakeme olmaya rıza gösterme bir arada bulunamaz. İşte bu, onların iman iddialarında yalancı olduklarını ortaya koymaktadır.