İstanbul'a göçün iyice ivmelendiği, kimin "yerli" kimin "yabancı" olduğunun pek öneminin kalmadığı bir zamanda yazarın dikkate değer tespitinin olduğu alıntıdır:
"İstanbul'un özellikle fakir ve kuytu semtlerinde halkın dinsel efsaneler, hurafeler, dilekler ve adaklarla karışık garip bir mistiği var. Daha çok kadınların dünyasında genişleyip şekillenen bu mistiği katı, batıcı hatta haris bir fanatizme dönüştürenler İstanbul'un yerli halkından çok, taşradan geçinme hattâ para yapma yırtıcılığı ile gelmiş olanlar. Duru İstanbul Türkçesi konuşanlarda masallara bürünmüş, renkli ama uysal bir mistiklikle karşılaşıyorsunuz. Katı ve hoşgörüsüz, ters bakışlı fanatiklerin ise dili çokcası dışarılıklıya çalıyor."