Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alem-i İslam Yazıları - I - Bilâdüşşâm

Taha Kılınç

Alem-i İslam Yazıları - I - Bilâdüşşâm Gönderileri

Alem-i İslam Yazıları - I - Bilâdüşşâm kitaplarını, Alem-i İslam Yazıları - I - Bilâdüşşâm sözleri ve alıntılarını, Alem-i İslam Yazıları - I - Bilâdüşşâm yazarlarını, Alem-i İslam Yazıları - I - Bilâdüşşâm yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mülteci mi Ensar mı? Çözüm
Ben şahsen Arap kültürüne gayet aşinayım ve muhabbet de duyuyorum. Ama doğduğu, büyüdüğü ve yaşadığı semtin tamamen Araplar tarafından doldurulduğunu gören, yerli esnafın ve halkın bölgeyi terk etmek durumunda kaldığına şahit olan, bu kültürel (ve ekonomik) değişimi de mahzurlu addeden insanların bu meşru endişelerini de gayet haklı buluyorum. "Ortak akıl" dediğimiz şey, tam da bu noktada lazım işte. Hem muhacirlerin yüzüstü bırakılmaması ve ihtiyaçlarının karşılanması hem de yerli halkın (Ensâr'in?) tahammül gücünün zorlanmaması adına, ortak bir çözüm gerekiyor. Sloganlara boğulmadan, bu noktaya kafa yorsak, en güzel neticenin ortaya çıkacağına şüphe yok.
Hicret'e Yeni Bir Bakış. (Güncel Mülteci Sorunu)
Hicret anlatılırken, haklı olarak, Ensâr'ın faziletleri ve fedakârlıkları sürekli gündeme getirilir. Onların elde ne varsa kardeşleriyle bölüşmesi, Siyer ve İslâm tarihi anlatımlarında öne çıkarılır. Ancak şu nokta biraz karanlıkta ve gölgede kalır sürekli: Muhacirler, bütün imkânlarını emirlerine veren Ensâr kardeşlerinin bu fedakârlıklarından çok kısa bir süre istifade etmiştir. İlk birkaç hafta veya ay, kendilerini ağırlayan evlerde misafir kalmışlar, ardından kendi hayatlarını kurma yoluna gitmişlerdir. "Seni mirasçim yapayım" diyen bir Ensâr'ın bu teklifini kabul eden tek bir muhacir yoktur. Aynı şekilde, Ensâr'ın evinde sürekli yaşamaya devam eden muhacir de yoktur. Muhacirlerden Abdurrahman bin Avf'in, sahip olduğu her şeyi kendisiyle paylaşmayı teklif eden Ensâr kardeşine söylediği söz meşhurdur: "Malın da ehlin de sana mübarek olsun. Sen bana çarşının yolunu göster!" Hicreti anlatırken, sürekli "Ensâr'ın fedakârlığı”na vurgu yapmak, aslında hakikatin bir kısmını ifade etmek olur. Muhacirler de az fedakârlık yapmamıştır. Zulümden kaçıp sığındıkları ve yeni yerleştikleri şehri tam anlamıyla benimsemiş, kendi hayatlarını tanzim etmiş, Ensâr'a yük olmama adına azami hassasiyet göstermiştir. Bu açıdan, hicret, sadece Ensâr açısından değil muhacirler açısından da bir destandır. Bir taraf kardeşlerine kucak açarken, diğer taraf da bu içtenliğin hakkını sonuna kadar vermiştir.
Reklam
Çeçenistan'daki Müslümanlar Nasıl Bu Hâle Geldi?
Rus siyaset yapıcıları, bir halkı sadece siyasî ve ekonomik yönden desteklemenin tam kontrolü temine yetmeyebileceğini fark etmiş olmalılar ki, Kadirov'un ülkesinde abartılı bir “İslâmlaşma" projesi yürütmesine de onay verdiler. Adeta "Çeçenistan İslâm Cumhuriyeti" denmeye layık biçimde, devletin güdümünde ve takibinde, devletin bizzat kitlelere öncülük ettiği, bilgiye değil duyguya dayalı bir “İslâmlaşma" bu. 2000 yılındaki seçim kampanyasında İslâm'ı ülkesi için bir tehdit olarak açıklayan Putin'in, Çeçenlere yönelik olarak uygulanmasında bilhassa fayda mülahaza ettiği türden bir "İslâmlaşma".
HAMA
Revânî'nin ifadelerine göre, kuşatmanın üçüncü haftası dolduğunda Suriye ordusu askerleri, insanları şehir meydanında rejime destek için düzenlenen gösteriye katılmaya davet etmiş. İlan edilen süre içinde evlerinden çıkmayanlarsa, teker teker toplanıp kurşuna dizilmiş. Suriye halkı, uzun yıllar boyunca Hama Katliamı’nı ağzına almaya bile korktu. Katliam, halkın dilinde kısaca "Olaylar" olarak şifrelenmişti. "Olaylarda kayboldu", "Olaylarda öldürüldü", "Olaylardan önce..." gibi cümlelerde neye atıf yapıldığını herkes biliyordu.
Âlem-i İslâm'a Nasıl Bakmalı?
Bilgi eksenli bakmalı Türkiye'de yaşayan insanlar olarak, İslâm dünyasına bakışta belki de duygu yoğunluğu en yüksek milletiz. Dolayısıyla, meseleleri ele alırken duygu ve his eksiğimiz yok. Fakat altı bilgiyle doldurulmayan duygular, insanları sadece slogana ve hamasete sürükler. Bu duygu potansiyelini mutlaka bilgiyle desteklemeli, coğrafyamıza derin bir muhabbet ve aidiyet hissi içinde, gerçekçi ve bilgi eksenli bakmayı başarabilmeliyiz. Teklifim, ömür boyu devam edecek bir ısrar ve disiplinli bir çalışma gerektiriyor. Evet yorucu, ama başka çaremiz de yok.
Coğrafyaya yabancıların müdahalesi kadar, yabancıların bu coğrafyada nasıl yer bulabildiğini ve halkların neden yabancıdan medet umar hale geldiğini de konuşabilmek gerek.
Sayfa 114Kitabı okudu
Reklam
İslam dünyası, dışarıdan müdahale ve zorlama olmaksızın, kendi içindeki yanlışları ve aksaklıkları gidermeyi ne zaman öğrenecek ?
Bir noktada takılıp kalmak çoğu kez hatalarda ısrar sonucunu doğuruyor.
Fakat altı bilgiyle doldurulamayan duygular, insanları sadece slogana ve hamasete sürükler.
İslam dünyası var mı gerçekten? Vardır ve orada dipdiri durmaktadır. Her şeye rağmen.
Geri141
420 öğeden 411 ile 420 arasındakiler gösteriliyor.