Şair, yazar, çevirmen, akademisyen aydınımız Ataol Behramoğlu bu kez yazdığı üç bölümlük bir oyun ile entellektüel dünyamıza katkıda bulunuyor.
Bu eserde, kimilerine göre ajan, kimilerine göre sadece başarısız Çırağan baskınını yapan kişi olarak anılan Ali Suavi'nin hiç de iddia edildiği gibi bir insan olmadığını gözler önüne seriyor.
Eserin son
Londra Muhbir’inin 1867’de yayınlanışından yaklaşık 120 yıl sonra, 1986 yılında, kendı’ Paris sürgünümde yayınladığım ANKA dergisinin ilk sayısında yer alan “İKİ ATEŞ ARASINDA” adlı giriş yazısında, demokrasi ve insan hakları için müca- dele eden Türk aydınının iki ateş arasında olduğunu yazmıştım.
Kendi ülkesindeki demokrasi karşıtı baskılar ve ülkesine karşı başka ülkelerdeki Önyargılar. ..
Londra Muhbir’inin ilk sayısında derginin amacı belirtilirken de iki ilke dile getiriliyordu:
Şark ahalisinin eğitim ve medeniyette ileri gitmelerini sağlayacak olan yeni fikirleri serbestçe yazmak,
Şarklılar hakkında Avrupalıların yanlış anlamalarını düzeltmek
Ali Suavi’yle aramızdaki bu akıl ve yürek yakınlığını gördüğümde hem heyecan hem şaşkınlık duyduğumu, aynı zamanda da aydınımızın bu değişmez yazgısıyla ürperdiğimi gizleyemem.
Zalim ve cahil’ bir kaba kuvvetin parçalayıp yok ettiği bu kısa fakat büyük yaşamdan gelecek bütün kuşaklara örnek olması gereken özellikler ise bence şunlardır:
Dinmek bilmez bir Öğrenme ve bilme susuzluğu ve öğrendiklerini yaşama geçirme sorumluluğu.
Büyük, eşsiz bir vatanseverlik.
Ali Suavi için ajan diyenler bu ayrıntılara ne derler?
A.S. (Bir kanepeye oturarak) -Galatasaray Lisesi’nde yaptıklarım çok kişiyi rahatsız etti. .. Roma, Bizans tarihi gibi bazı ders— leri kaldırtıp bazı fen derslerinin saatlerini arttırdım. ..
Y.S. (Gülerek) -Saat derken. .. İşe zaten okul kapısındaki alafranga saati alaturkaya çevirtmekle başladınız. . .
A.S. -Evet, bir simgeydi bu, ama önemliydi... Benim memleketimde benim memleketimin kanunları geçerli olmalı... Değişeceklerse yine ben değiştiririm. .. Başından beri ilkem hep bu olmuştur... Ben okula müdür olduğumda 43 öğretmenden 12’si Türk ve Müslümandı... Ayrıldığımda on beşe on beş eşit sayıdalardı...
Y.S. —Herkesi karşınıza aldınız. ..
A.S. -Ruslar, Fransızlar, Bulgarlar, Fransız'dan çok Fransız olmuş içimizden bazıları görevden alınmamda ağız birliği ettiler...
Y.S. —Yine de en çok İngilizler etkili oldu bunda. . .
A.S. -Okulda bilimsel toplantılar düzenliyor, gazetelere Rus saldırısıyla ilgili yazılar yazıyor, camilerde aynı konuda vaazlar veriyordum... Yazılarımdan İngiltere aleyhinde bir tanesi elçiyi çok kızdırmış. Konu İngiltere dışişleri bakanına kadar gitmiş... Elçinin Sultan üzerinde çok etkisi vardı. ..
Sonuçta ulaştılar amaçlarına. ..
Y.S. —Siz görevden alındıktan bir gün sonra Plevne düştü. ..
Muhbir’in ilk sayısında yazmıştım;
İki amacımız oldu hep. .. İlki kendi memleketimizde düşünce Özgürlüğü, ikincisi Avrupalıların bizler hakkındaki Önyargılarını düzeltmek. ..