Görüyorsun ya Pisi, bu düşü ya ben gördüm ya da Kızıl Kral. Tabii ki o da benim düşümün bir parçası... ama ben de onun düşünün bir parçasıyım! Bu düşü gören Kızıl Kral mıydı, Pisi?
Bir yaz sabahı kuş cıvıltıları ve açık bırakılan pencereden içeriye doğru esen tatlı bir meltemle uyandığımız andaki o enfes düşsel duyguyu bilir misin?.. Ya gözlerin yarı kapalı tembel tembel öylece yere uzandığında dans eden yeşil dalları, altın ışıkta usluca dalgalanan suları rüyadaymışçasına yaşadığın o anki duyguyu? Tıpkı güzel bir resim ya da şiirde olduğu gibi insanın gözünden yaş getirten hüzne çok yakın bir zevktir bu. Perdeni açan anneciğinin o yumuşacık elleri ve artık uyanmanı isteyen o yumuşacık sesi değil de nedir ki bu? Kalkmak ve gün ışığıyla beraber, her yer karanlıkken gördüğün ve seni korkutan o kötü rüyaları unutmak... sana bu güzel güneşi gönderen o görünmez Arkadaş'a teşekkür için kalkıp diz çökmek ve başka bir güzel güne kavuşmak değil midir bu?
Pencereye çarpan kar sesini duyuyor musun, Pisi? Ne kadar da hoş ve yumuşak! Sanki birileri dışarıdan camı öpüyor. Kar, ağaçlarla tarlalar bu kadar çok mu seviyor ki, böyle usul usul öpüyor onları? Sonra, hani biliyorsun ya, beyaz bir yorganla sıkı sıkı örtüyor onları ve belki de diyor ki, 'Yaz yeniden gelinceye değin, uyuyun canlarım.' Onlar da yaz gelip de uyandıklarında, Pisi, kendilerini boydan boya yeşille beziyorlar ve her rüzgar estiğinde de dans ediyorlar... Ah, bu çok güzel bir şey!
"Ben bir kelimeyi kullandığımda," dedi Yumurta Adam oldukça horlayan bir ifadeyle, "hangi anlamı kastetmesini istiyorsam, o anlamı kasteder... ne bir fazlası ne bir eksiği."