Sadık Yalsızuçanlar'ın öyküleri insanı öyle uzaklara götürür, öyle derinlere daldırır ki, hiç yapmamış olmanıza rağmen -ve belki de hiç yeteneğiniz olmadığı halde- elinize bir kalem alıp aklınıza ilk gelen öyküyü yazmaya başlarsınız.
Ya da bir kıssa düşer gönlünüze veya bir türkü tutturursunuz. Ya da sokakta gördüğünüz bir köpeğin başını okşarsınız ve gözleriniz dolar.
Tüm bunlar (ve tabii ki daha fazlası) Sadık Yalsızuçanlar kitaplarını okuduğunuzda olabilir.
Ve tabii hisseden bir kalbiniz varsa...
Tavsiyedir vesselâm...