Amacımız, Alevilik-Bektaşilik ve Kızılbaşlık inancının simgesi, baş aktörü, destansı kahramanı ve insanüstü özelliğe sahip rehberi, piri, mürşidi sayılan Hz. Ali'yi, Alevilerin günlük ayinletrinden, anma törenlerinden, deyişlerinden ve hayatlarından çıkarıp atmak değildir. Alevilerin onca değer verdikleri, sevip saydıkları Ehl-i Beyt ve Hz. Ali imajını, Alevilik defterinden silmek hiç değildir. Amacımız, Alevilerin simgesi olan Hz. Ali ile Sünni İslamcıların öne çıkardıkları Hz. Ali arasında ayırım yapmayı sağlamaktır. "Hangi Ali; Kızılbaşlann, Ehl-i hak mensuplannın Ali 'si, hangisi Sünnilerin Ali 'si?'' sorusunun doğru
cevabını bulmaktır.
Öncelikle, Şiilik ile Alevilik arasında bir bağlantı olmadığını belirtelim. Şimdilik, Nejat Birdoğan ın : "Alevilik, Islamlıktan çok eskiye dayanır...islamlık ortaya çıktığında, Alevilik adıyla olmasada başka başka adları hep vardı", saptamasını aktarmakla yetinelim...
Aişe, Osmanın öldürülmesinden hiç sorumluluğu yokmuş gibi davranarak, suçu yeni halife Ali'ye yüklemiştir.
Aişe, Alinin halife seçildiğini duyunca âdeta çileden çıkmıştır :" keşke gökler yere inseydi ve bunu duymasaydım"...
Şarkiyatçı Wellhausen : Haricilerin, islami prensiplerden yola çıkarak peygamberi bile eleştirecek derecede bir adalet perspektifine sahip olmalarıdır...
Peygamberin dul eşi Aişe, Osman yönetimine muhalefet edenlerdendi. Osman ı adam kayırmacılıkla suçlayıp, "Nesel" lakabıyla karalayan ve Allah'tan Nesel i öldürmesini diliyorum diye beddua eden Aişe, onun yönetimini, "peygamberin ölümünden sonra daha ayakkabıları eskimeden eskiyip giden düzen", biçiminde eleştirmiştir...
Şia sözcügü Arapça da Şiya'en fiilinden gelir ve şu anlamda kullanılır: tabi olmak, biriyle dost olmak, misafiri uğurlamak, peşinden gitmek... isim olarak ise: "grup, taraftar, yandaş, yardımcı, topluluk ", manasını taşır.