Merhaba sevgili okur,
Tasavvuf romanı olarak yazılmış A’mâk-ı Hayâl yani Hayalin Derinlikleri, türü içerisinde en sevdiğim kitap oldu diyebilirim. Başlarken ağdalı bir dille yazıldığını ve kurgu dışı olduğunu düşünmüştüm ancak kitap fazlasıyla sürükleyici ve akıcı bir dile sahipti. İnsanı tefekküre sürükleyen, hayaller aleminde dolaştıran bu enfes eser ile Tasavvuf okumayı seven herkes tanışmalı.
*
Duygusal arayışlar içerisindeki bir insanın Aynalı Baba olarak tarif edilen bir meczup(!) ile tanışmasından sonra gezindiği hayaller alemini okuyoruz. Bazen Buda, Dalay Lama, Zerdüşt, Hürmüz ve Ehrimen ile, bazen Yunan Tanrıları ile bazen de Sokrates, Platon, Eflatun, Aristo ile tanışıp onlarla yolculuk yapıyoruz. Hepsinin bir kitap içerisinde olması çok şaşırtıcı değil mi? Hele hele de bir tasavvuf kitabında.Bunun sebebini yalnızca okurken anlayabilirsiniz.
*
Filibeli Ahmet Hilmi’nin yer yer kullandığı nükteli üslup okumaya ayrı bir keyif katıyor. Kitabın sonunda da asıl basımının görselleri bulunuyor.
*
Tüm tasavvuf severlerin tanışmasını istediğim bu kitaba puanım: 10/10 efenim. Ben hakkını vererek anlatamamış olabilirim ama yinede sizlerin severek ve ilgi ile okuyacağınıza hiç şüphem yok.
*
Kaşıkla. Nasibinde ne varsa kaşığında o çıkar.
*
Bu fani dünyaya ibretle bak ey can,
Gafletten kurtul, boş değildir meydan
Hani Sultan Süleyman, hani İskender Han
Yüzbin ömrün mutlulukla geçirsen, bir an.
Dünya bahçesi ne güle ne bülbüle kalır a gözüm,
Kime gönlünce yar oldu bu dönüp duran dünya.