1939 yılı insanlık bakımından çok uğursuz bir yıl olmuştu. Eylül ayında bütün dünya tarihe II. Dünya Savaşı diye geçen o meşhur boğazlaşmayla girmiş, aralık ayında ise Anadolu, en az onun kadar yıkıcı olan depremle sarsılmıştı. Birisi insanlığın, diğeri doğanın dengesini kaybetmesi sonucu meydana gelmişti.
''Hayat böyledir, çalışan didinen hep birisi, haklı çıkan da hep diğeri olur. Çünkü çalışan haklı çıkmak, haklı çıkan da çalışmak nedir bilmez de ondan.'' dedi.
Aslında Türk milletinin kaderini ellerinde tutanlar, başından beri dili önemli bir sorun olarak görmemişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan ve kurucusunun vefatından sonra da "Türkçe ile bilim yapılmaz." diyecek kadar özüne yabancı bilim insanları türemiştir.
‘Hayat dediğiniz, birkaç dava, birkaç kavga ,
biraz nefes alış, çoğunlukla teslim oluş, zaman zaman karşı koyuş, azıcık sükun, çokça aldanmak değil miydi?