Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Anadolu Manzaraları

Hikmet Birand

Anadolu Manzaraları Sözleri ve Alıntıları

Anadolu Manzaraları sözleri ve alıntılarını, Anadolu Manzaraları kitap alıntılarını, Anadolu Manzaraları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
... hepimiz ağaçlara, muhteşem çamlara hayranız. Hem de sadece dıştan görünüşlerine, heybetlerine, biçimlerine, sakin, sessiz duruşlarına bir heykel seyredermiş gibi hayranız. Onların büyük eserlerini, kendi kendilerini yaratışlarını düşünmeden bile...
Sayfa 71
Şimdi tarihin karanlık derinliği için ışıldayan stepi ve geçmişini gorüyorum. Step... Step... Step deyince çoğunun aklına kıtlık kuraklık, hatta gerilik gibi şeyler gelir de içleri burkulur, diyorum, oysa ki stepin ne kadar parlak bir geçmişi ve geleceği var.
Sayfa 5 - bozkırlı tarafım bunu beğendi.
Reklam
Galiba her şeyin en güzelini gene tabiat yapıyordu.
Sayfa 35
Stepte güneş ışığı sıcaktır. Bu ışık kırılmazsa yakar. İğdenin yaprakları beyaz gümüş tüylerle örtülüdür. Bu tüyler güneş ışığını ayna gibi kırar da yaprakları yanmadan korur.
Çünkü orman, toprağını da kendini de kendi yaratan bir varlıktır.
Sayfa 75
Çünkü step parlaktır; havasında güneşin ışığını kesecek buğu azdır. Stepte insan dostu da, düşmanı da ta uzaklardan görür. Ormanların, önünüzde, ardınızda ne olup biteceği bilinmeyen vesveseli loşlugundan eskilerin kaçmasının, emniyetli barınak olarak stepi seçmelerinin bir sebebi de bu olsa gerektir.
Sayfa 11 - ilk sebep çok tohumlu bitkiler, ziraatın kökeni, buğday.
Reklam
Karadeniz köylerinin evleri de kuruluşları gibi bozkır köylerininkine benzemezler. Bozkırda evler bir katlıdır. Topraktan yapılır, toprakla örtülür. Karadeniz'de evler iki katlıdır, ağaçtan yapılır, ağaçla örtülür. Orman evlerinin yapı tarzına hımış denir. Bu evlerin iskeleti birbirine eklenen dilmelerden, direklerden kurulur. Camiler, minareler de hımıştır, ağaçtandır. Fakat bu evlerin, bu koca konak gibi büyük evlerin içinde bir tanesinin bile yapısı tamamlanmamıştır. Çoğunun ikinci katında ya divanhanenin veya birkaç odanın, bütün katın veya yarısının ne pencereleri takılmış, ne sıvaları sıvanmış, ne de tavan ve döşemeleri döşenmiştir; yarım bırakılmıştır. Bunların tavanında duvarlarında asılı duran mısır koçanlarından, tütün yaprağı dizilerinden ve torbalardan ev sahiplerinin bu oda ve sofalardan bir ambar gibi faydalanmak istediklerini sanmayınız. Hayır, evin yapısını tamamlamak iyi sayılmazmış da ondan.
Sayfa 66
Ne yapmalı da ormanlarımızı kurtarmalıyız? Korucuları mı çoğaltmalı, eskisi gibi ormanlara askerler mi koymalı? Yoksa halkımıza ormanların faydalarını, ormanlardan kereste odun elde ettiğimizi, ormanların havayı temizlediğini, ormanların selleri önlediklerini, ormanların çayları dereleri beslediklerini, kuraklığın kıtlığın önüne geçtiklerini, ormanların yamaçlardan kumsallardan toprağın akıp gitmesine karşı koyduklarını, daha söylenen birçok şeyi mi anlamalıyız? Elbette bunları da söylemeli, bunları da anlatmalıyız, ama halkımıza ilkin ormanın bir ağaç tarlası olmadığını, orman toprağının tarım toprağı olmadığını, hatta toprak olmadığını anlatmalı, onun şu dünya işleri hakkındaki düşüncelerimizin çoğunda yaptığımız gibi, orman anlayışında bir değişiklik yapmalıyız.
Ormanda mesafenin, yönün, yükseklik ve alçaklığın, ne kadar küçük olsalar bile büyük önemi vardır.
Sayfa 90 - Yükseldikçe ormanın manzarası değişiyor.
Türkiye vejetasyonunu teşkil eden nebat bileşimlerinin hepsi yozlaşmış, nesli bozulmuştur. Memleketimizde bazı bölgelerin, mesela Orta Anadolu'nun vejetasyonu başlangıçta nasıldı? Bunu bilmeye artık imkân kalmamıştır.
Sayfa 102
Reklam
Orman, toprağını da kendini de kendi yaratan bir varlıktır.
Ormanda hayat sahası, yalnız orman köyleri için değil, orman halkının kendisi için; otlar, çalılar ağaçlar için bile dardır. Bu darlık ve sıklık içinde yaşayan bitkilerin hepsi için toprağın altında da, üstünde de mekân ve imkân ölçülüdür.
Sayfa 70 - (: | bu kafayı yediğimin gülüşüdür.
Gene uzakta, çok uzakta bir köy mü, yoksa oba damları mı (yayla evleri) olduğu pek belli olmayan, fakat birer yapı oldukları hayal meyal seçilen bir şeyler gözüküyor; ama bunlar ufukta, kâh havada duruyorlarmış gibi, kâh azgın sellerin durgunlaşan suları içinde yüzüyorlarmış gibi gözüküyorlar. Baktıkça sular büyüyor, ışıldıyor, parıldıyor, bir göl oluyor, bütün ufku, bütün ovayı kaplayan bir deniz oluyor. Bu bir deniz olamaz. Burada, biliyorum, bir göl de yok. Fakat tren mesafeyi kısaltıyor ve deniz küçülüyor, yavaş yavaş göl oluyor ve sonra küçük bir havuz bile olmadan birden kayboluveriyor. Ve kâh havada uçuşuyorlarmış, kâh denizde yüzüyorlarmış gibi görünen evler ve her şey yerli yerine oturuyor. Acep bu serap, ovanın neye hasret çektiğini biliyor da, onun için mi gözlere böyle deniz gibi gözüküyor...
Sizler degilse de çocuklarınız beni, Ankara çigdemini, Ankara'da degil, kim bilir nerede, belki Londra' da, belki de Paris'te mi görecekler ?
Hımış evler bizim coğrafyamızda bir sınır belgesidir. Ankara'dan çıkınız, Kastamonu yolunu tutarsanız Ilgaz'a kadar kerpiç evli köylerden geçersiniz. Bolu'ya doğru giderseniz, Kızılcahamam'ın hemen ötesinde kerpiç köyler biter, hımış köyler başlar. Kerpiç köylerin bittiği yerde hımış evli köyleri bir çizgiyle birleştirirseniz, steple ormanın sınırını, hem de en eski sınırını çizmiş olursunuz.
Sayfa 68
174 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.