Reşat Nuri Güntekin 1930’larda Milli Eğitim müfettişliği sırasında Anadolu’da yaptığı gezilerde aldığı notları aktarıyor kitapta bize. Kitaptan anlaşılan, yazar bir hayli gezmiş ve birçok gözlemde bulunmuş. Anadolu insanının yaşayış biçimi, kültürü, sosyal hayatı, meczuplarını, paraya bakışını, fakirliğini ve daha bir çok yönünü dönemin şartlarına uygun bir şekilde anlatıyor bize.
Kitapta bahsedilen dönem içerisinde Anadolu’nun ve Anadolu insanının gelişime ve değişime ne kadar ihtiyacı olduğunu, aslında ne kadar ihmal edildiğini görüyoruz.
Bu ihmal ve imkansızlıklara rağmen O dönemlerde -ki bana göre hala öyle- Anadolu insanının alim olmasa da arif olduğunu görüyoruz. Tabi yer yer acımasız ve kurnaz olduğuna da şahit oluyoruz.
“Andavallı” kelimesinin anlamını hemen herkes bilir. Ama hikayesini, nerden geldiğini kimler biliyor? Andaval Kayseri-Niğde arası bir yerleşim ve insanı saf,temiz her şeye kanan bir yapıda olduğu için ve bu masumiyet kötüye kullanılıp onlara, salak, enayi damgası getirdiği için andaval ya da andavallı kelimesi onlar gibi değerlendirilen saf insanlara kullanılan bir hakaret haline gelmiş. Bu kelimenin hikayesini de bu kitaptan öğrenmiş oldum.