Anadolu Uygarlıkları sözleri ve alıntılarını, Anadolu Uygarlıkları kitap alıntılarını, Anadolu Uygarlıkları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Artan kadın tasvirlerinin arka planında tarım ekonomisi yer alır ve bunlar doğadaki her şeyin bağlı olduğu bir "dişil tektanrıcılığı" ifade ederler. Boğa eril bir simgedir ama hayvan biçimli bir tasvirdir, Tanrıça'ya bağlı ikinci dereceden bir yüce figürdür. Ortadoğu' daki son avlayıcı-toplayıcılar arasında İÖ 9500'lerde ortaya çıkan bu iki karakterli sistem ve resimli anlatımdaki bu değişiklik zihinsel bir değişimin ürünü olsa gerektir. Ne bu
değişim maddi bir evrimin ürünü olabilir ne de Ana Tanrıça bir tarım tanrısıdır, çünkü o dönemde tarım henüz bilinmiyordu. O dönemde boğa da diğer av hayvanlarına göre tercih edilen bir
tür değildi, ancak İÖ 9000'lerde tercih edilecek, evcilleştirilmesiyse daha geç bir döneme rastlayacaktı. Yenitaş'ın başlangıçtaki simgesel sistemi böylece ana tanrıçaları ve boğaları tasvir eden
bir çifte biçim alır, daha sonraysa, tüm Ortadoğu'da görüldüğü gibi, erkek tanrının insan biçiminde tasvirine, kafataslarının mezarlardan ayrı olarak belli bir yerde toplanmasıyla somutlaşan "atalara tapma" geleneğine geçilir.
Hurri tanrıçası Hepat Hititler' deki güneş tanrıçası Arinna'yla eşdeğerdir. Kraliçelik unvanının yanı sıra "Kizzuvatna ülkesinin kızı" sanını da kullanacaktır. Puduh Hepa siyasi alanda da önemli bir rol oynayacaktı. Mısır ve Hatti ülkeleri arasında imzalanan barış antlaşmasının yazılı olduğu gümüş tabletin son bölümünde iki mühür baskısı yer alır. Birincisi Hattuşili'yle Fırtına tanrısını gösterirken, kraliçeye ait olan ikincisinin üzerinde "ülkenin efendisi, Arinna kentinin güneş tanrısının mührü; Hatti Ülkesinin prensesi, Kizzuvatna ülkesinin kızı, güneş tanrıçası Arinna'nın rahibesi, ülkenin hanımı, tanrıçanın hizmetkarı Puduh Hepa'nın mührü" yazılıdır.
Ahdi Atik'te Hititler' den söz eden bölümlerden, bu halkın yalvaç İbrahim döneminde bile var olduğu, Mısırlılar'la ve İsrail Krallığı'yla çağdaş olduğu, dağlık bir bölgede ya§adığı ve değerli savaşçılar çıkardığı anlaşılır. Bu kutsal metinler, Hitit İmparatorluğu'nun çoktan yıkılmış olduğu İÖ 1. binde kaleme alınırken, aynı dönemde varlıklarını sürdüren geç dönem Hitit beylikleri çerçevesinde dahi olsa, eski imparatorluğun ve gücünün anısı
korunuyordu.
Ancak, bu halk kendine Neşalı diyordu, çiviyazılı tabletlerde de Neşa'da oturdukları belirtilir.
Diyebiliriz ki, tüm tarihi boyunca, Anadolu, Mezopotamya'ya çok sıkı bağlarla bağlıydı. Yukarı Fırat havzasından itibaren insan toplulukları göç ediyor ve yer değiştiriyorlardı; yakın tarihlerde yapılan kimi araştırmaların ve sentezlerin önerdiği gibi, bu hareketlilik belki de Ortataş Çağı'ndan beri vardı. Mal ihracatının, ticari ilişkilerin ve askeri seferlerin eşlik ettiği bu yer değiştirmeler, İÖ 2. binde ortaya çıkan yazılı metinlerde doğrulanmıştır. Asur vakayınameleri tacirlerden, Kapadokya' da kurulan karumlardan, derken Muşkiler'den, Urartu'dan, Frigya'daki Midas'tan, Lydialı hükümdarlardan söz eder. Lydia üzerine yapılacak araştırma ve incelemelere özel bir önem verilmelidir. Çünkü bu eski devleti yalnızca mitolojik anlatılardan ve
Herodotos, Platon gibi Yunanlar'ın aktardı klan olağanüstü geleneklerinden tanıyoruz.
Tarihin en eski dönemlerinde, Anadolu, ilişkilerini daha çok doğudaki veya güneydeki komşularıyla (Mezopotamya,
Ortadoğu, Mısır) geliştirmişken, tıpkı Hititler ve Frigler gibi batıdan gelerek Anadolu'ya İÖ 1. binde yerleşen Yunanlar bu geniş topraklan Batı kültürlerine açmışlardı. Onların döneminde Anadolu, klasik üslupta tapınaklarla, gymnasiumlarla, palestralarla ve hamamlarla donatılır; Kybele, Artemis gibi Anadolu tanrıları kıyıdan yelken açıp Yunanistan'a, Roma'ya, hatta Avrupa'nın iyice batı uçlarına kadar giderler.
"Bulunan heykelcikler arasında en şaşırtıcı ve en tamamlanmış olanı, tanrıçayı bir başka figürle bağlantılı gösteren ender örneklerdendir: Tahtında oturan Ana Tanrıça'nın iki yanında kedigilleri andıran birer hayvan figürü bulunur. Bu heykelcik tanrıçanın en dolgun göründüğü örnektir. Aile tapınaklarının düzenlenmesi, duvarlardaki bezeme döngüleri, ölülerin gömülmesi, bu heykelciklerin işlenmesi, kuşkusuz, belli dinsel ayinlere ve inanışlara göre yapılıyordu."
Çatalhöyük'te ne tüm gün çalışan yöneticiler ne de tapımdan sorumlu memurlar vardı, örgütlü ve hiyerarşik bir siyasi ve toplumsal yapısı da yoktu, burası yalnızca yan yana sıralanan aile hücrelerinden oluşuyordu.
Doğu Anadolu'nun ucunda, Van Gölü'nün çevreleyen dağlık bölgede yer alan Urartu Ülkesi adını Ararat (Ağrı) Dağı'ndan alır. Urartu adına İÖ 13. yüzyıldan itibaren Asur metinlerinde rastlanır ve bu metinlerin keşfedilip deşifre edilmesinin ardında Urartu'yla Ahdi Atik'teki Nuh'un Gemisi öyküsünde geçen Ararat Dağı arasında bir bağlantı kurulur. Yer adı olan (toponyme) Ararat sözcüğü "dağlık bölge" demektir ve söz konusu bölgenin özelliğini iyi özetler. Eski Urartu Krallığı bir bölümü Türkiye'de, diğer bölümü Ermenistan'da kalan bir bölgeye yayılmıştır.
Aslında, Van Gölü'ndeki merkeze bağımlı pek çok küçük beylikten oluşur. Savaşçı nitelikleriyle öne çıkan Urartular Hurriler'in torunlarıdır. Asur gücüyle pek çok kez karşı karşıya gelen Urartular'ın savaş etkinlikleri, metalürjiyi gerek silah yapımında gerekse sanat alanında çok ileri düzeyde geliştirmelerine yol açmıştır. Metal ürünleri Etruria gibi uzak diyarlara kadar ihraç edilmiş ve eski Yunan dünyasında taklit edilmiştir.
Tarihleri boyunca, Hurriler, göç eden
Hint-Avrupalı halklarla karıştıklarından, toplumları Hint-Ari kökenli soylu savaşçılardan oluşan bir kastın hakimiyeti altındaydı. Kast zümrelerinden biri savaş arabalarını süren Marrianiler'di. Doğuda Van Gölü'nden Asur'a kadar ve güneyde Halep'e ve Ugarit'e (Ras-Shamra) kadar pek çok Hurri devletçiği ayrı ayrı varlıklarını sürdürüyorlardı. Bunlardan en önemlisi ve en geniş toprağa yayılanı Mitanni Krallığı'ydı; özellikle III. Amenophis dönemimde Mısır'la diplomatik ilişkiler ve evlenme yoluyla akrabalık bağları kurmuştu. Mitanni'nin Hitit Kralı 1. Şuppiluliuma tarafından alınmasıyla, Hatti topraklarındaki Hurri etkisi daha da güçlenmişti. Hurriler'in bunca güçlü olmalarına karşın, maddi kültürlerinden yalnızca mühürlerini ve keramiklerirıi biliyoruz
Dörpfeld, Hisarlık Tepesi'nin dokuz ayrı katmandan, bir başka deyişle zaman ve uzama yayılan üst üste binen dokuz ayrı şehirden oluştuğunu tanımladı. Homeros'un destanında anlattığı Troya bunlardan hangisiydi?
"Mısır, tarihinin başlangıcından, yani Aşağı ve Yukarı Mısır'ın birleştiği Thinit döneminden itibaren (İÖ 3. binin başı), gözünü diktiği kimi malları ele geçirmek için Ortadoğu limanlarına birtakım aracılar göndermişti. Bu aracılar bir süre sonra mal takasına dayanan ticaretin yerleşmesini sağlamıştı; Ortadoğu'nun Suriye içlerine kadar uzanan eski yerleşim birimlerinde Mısır'da işlenmiş ürünlerin bulunması bu ticareti kanıtlar."
Sayfa 90 - Dost Kitabevi - Mısır'a barışçı ve şaşaalı bir dönem yaşatan lll. Amenophis, yabancı krallıklarla diplomatik ve evlilik temelli ilişkiler kurmuştu.
Hititler adı Ahdi Atik'ten gelir. Ahdi Atik'in ilk beş kitabın da, Yeşu'nun Kitabı'nda ve Tekvin' de Hittimlerin adı geçer, bu deyim önceleri Fransızca Hetheens diye çevrilmişken, sonra İngilizce Hittits deyimi benimsenecekti. 19. yüzyılın sonunda, Ahdi Atik'teki ifadelerden, Orta Anadolu'dan Suriye'nin kuzeyine kadar uzanan bölgede keşfedilen ilk hiyeroglif yazılı belgeler den ve Mısır yazılı belgelerinde saptanan Hattilerle ilgili ilk if adelerden yolaçıkan iriandalı William Wright ile İngiliz Henry Sayce, bu halkı tanımlayan ve onu insanlık tarihindeki yerine yerleştiren ilk kişilerdir. Ahdi Atik'te, tufan anlatımınınardın dan Nuh'un oğulları Sam, Ham ve Yafet'in altsoyları ayrıntılı bir şekilde aktarılır (Tekvin, Bap 10/15). Ham'ın oğullarından "Kenan, ilk oğlu Tsidon'un ve Hittilerin babası oldu."·
"Anadolu'daki ilk insan izleri Orta Aşölyen (acheulien) dönemine, yani İÖ 700000'lere kadar uzanır. Fakat gerçek anlamda gözlemlenebilen ilk insan yerleşimleri İÖ 70000'lere aittir."