Bütün bu zarar ziyanı, bu bedbahtlığı, bu yıkımı üzerinize salan yabancı düşmanlar değil, bir tek düşman, sizin sayenizde o kadar güçlü olan, onun için kahramanca savaşmaya gittiğiniz, onun azameti için kendi canınızı ölüme atmayı reddetmediğiniz. Üzerinizde bu yolla tahakküm kuran bu düşman iki göze, sadece iki ele, sadece bir vücuda sahip, sehirlerinizde yaşayan sayısız insan içinden en önemsiziniz sahip olduğundan daha çoğuna deĝil; sizi yıkması için ona bağışladığınız güçten daha fazlasına sahip değil gerçekten de. Eğer siz kendiniz vermiyorsanız, sizi gözetlemeye yetecek kadar gözü nereden buldu? Eğer sizden ödünç almıyorsa onları, size vurmak için nasıl o kadar kolu olabilir? Nereden buluyor şehirlerinizi ezip geçen ayakları, onlar sizin kendi ayaklarınız değilse eğer? Sizin üzerinizde nasıl bir güce sahip olur, sizin vasıtanızla gelen güç haricinde? Size saldırmaya nasıl cüret edecekti, siz ona hiç destek vermeseydiniz eğer? Ne yapabilirdi size, sizi yağmalayan bu hırsıza siz kendiniz göz yummuş olmasaydınız, sizi öldüren katilin suç ortakları olmasaydınız, siz kendiniz olmasaydınız kendinize ihanet edenler?
Eğer bir gün, körü körüne duyulan güven ve körü körüne sahip olunan görüşler yok edilebilirse, bunların yerini, muhakkak ki, genel refahı destekleyen her şeyin gönüllü birliği alacaktır.
devlet sadece güvenden türeyebilir, diğer yandan, güven de cehalet olmaksızın var olamaz. Devletin sadık destekçikeri zayıf ve bilgisiz olanlardır, akıl sahibi olanlar değil.