Kuşkusuz kadınlık tarihi aynı zamanda 'acıklı bir erkek zavallılığı tarihi'dir: Yeryüzündeki hiçbir canlı türü dişisini insanoğlu kadar hor kullanmamış, aciz ve kendinden aşağı görmemiş ve mal saymamıştır.
Okur çoğunluğu kalitesi yerlerde.
Deneyimli kitap kurtları yok değil, bunlar arasından şaşırtan, umut veren isimler de çıkıyor ama sayıları çok az.
Dikkat çekici olan, niteliği ne olursa olsun "Eleştiriyi demokratikleştirme" adına bu gürültücü kalabalığın destekleniyor oluşu. Yani herkes bir eser ya da kitap hakkında konuşabilir, kimsenin görüşü bir başkasından daha değerli ve üstün sayılmamalıdır! Özellikle bloglar bu anti-otoriter eğilimin en belirgin, en narsist alanı. Sonuçta piyasa, "çok beğendim — hiç beğenmedim" ağzıyla konuşulan bir düzlemde edebiyatın zaten göçmüş itibarını "bloglar ve twitter" nameleriyle iki seksen yere sermiş bulunuyor.
Yönetenler, dinler, estetik bağnazlıklar edebiyatın, şiirin değiştirme ve dönüştürme gücünden hep korkmuşlar, yasaklar koymuşlar ya da görmezlikten gelmişlerdir.
Edebiyat aynı zamanda benzersiz bir düşünme eylemidir.
Anlar İzler Tutkular
İnci Aral’ın Anlar, İzler, Tutkular adlı deneme türüyle yazdığı bu kitabını tüm edebiyatseverlerin okumasını tavsiye ederim.
Kitap, isminden de anlaşılacağı üzere 3 bölüm ve 29 başlıktan oluşuyor. Her bölüm ve başlık birbirinden bağımsız. Dili oldukça sade, herkesin kolaylıkla anlayabileceği ancak bazen bir cümleyi bile okurken üzerinde saatlerce durup düşüneceği bir kitap.
İnci Aral’ı “Sevgili” romanı ile tanıdım lâkin Sevgili kitabını okumak için okuduğumu, bu kitabını okurken fark ettim. Çünkü kitap üzerinde oturup bir değerlendirme yapmadım, kapağını kapattığım gibi kitabı kütüphaneme yerleştirdim. Şimdi ise durup düşünüyorum; bu kitap bende nasıl bir etki bıraktı, benim hayatıma neler kattı, bu kitabı okumaktaki amacım neydi ve bitirince neler hissettim… diye. Uzun bir süre de etkisinden çıkamayacağım aşina. İnci Aral’ın bu kitabında hem kendi eserlerine dair eleştirilerini hem de kitaplarının içeriklerinden bahsettiğini, tanınmış ve kıyıda köşede kalan birkaç yazarın (Tomris Uyar, Nalan Barbarosoğlu, Tuncel Kurtiz…) yazma serüvenlerini, kişiliklerini, son dönemde edebiyat, eleştiri hakkındaki düşüncelerini okuyacağınız muazzam bir kitap.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Benim de artık daha çok yazmak için bir nedenim oldu.