Savaş ve çocuk...Bu ikili ne kadar birbirine zıt değil mi? Bir o kadar da üzücü. Savaşları çıkaran büyüklerdir fakat mağdur olan masum çocuklardır. Onların suçu sadece dünyaya gelmek midir? Bu romanı okurken kendi kendime çocuklara nasıl bir dünya bıraktığımızı sorguladım. Buradan bütün anne babalara sesleniyorum. Gelin yapmayın çocuklarınıza savaşan bir dünya bırakmayın! Çocukların geleceğini karartmayın. Onlara barış dolu bir dünyada yaşama şansı verin! .Gelelim küçük Anne Frank'a...Anne Frank Yahudi bir ailenin 14 yaşındaki kızıdır. Babasının Hollanda'da ofisi vardır. Nazi Almanyası Hollanda'yı işgal eder. Anne Frank ve dört kişi daha baba Otto Frank'ın ofisinin arkasındaki bir buçuk katlı bir evde saklanırlar. Küçük kız ışıkları açmadan, doğru düzgün yıkanmadan, rahat bir yerde uyumadan 25 ay saklanır. Ve küçük kız saklanırken saati saatine günlük tutar. Dünyadaki insan eşitsizliğini, zulmü yazar, savaşı anlatır. Bu arada küçük kız aşık da olur ve hayallerini yazar. Bir gün her şeyin düzeleceğine inancı güçlüdür. Anne Frank öldükten sonra da yaşamak istemektedir ve bunun için yazar yazar durmadan yazar ... Küçük bir kızın savaşa karşı verdiği mücadele var bu defterde, gözyaşı yok hep umut var. Kitabın dili oldukça sade ve akıcı. Okurken buruk bir gülümseme vardı yüzümde. Anne Frank bize büyük hayat dersleri veriyor. Ondan öğreneceğimiz çok şey var. Günlükleri okuyun ve Anne Frank'ın dünyasına girin, çıkamayacaksınız. Ben çıkamadım hâlâ...İyi okumalar