"Nasıl bir duygu?" diye sordu Nadia. "Hamile olmak yani."
"Tuhaf," dedi Aubrey. "Bedenin artık sana ait değil. Yabancılar karnına dokunup kaç aylık olduğunu soruyorlar. Bunu yapmaya hakları olduğunu onlara düşündüren ne acaba?..."
Başkalarının yalnızlığının sınırlarını öğrenmek tuhaftı. Asla bir anda anlayamazdınız; tıpkı karanlık bir mağaraya girer gibi duvarları yoklar, sivri kenarlara çarpardınız.
Baştan sona çok güzel bir temposu vardı kitabın. Ahh Nadia !!!
Kitapta bariz bir şekilde olmasa da alt metinde üç karakterinde kendi annelerinden de söz etmekte. Nadia,Luke ve Aubrey kitap bu uç kişinin etrafında geçiyor. Nadia annesinin intiharı yüzünden yasını tutup bir yandan da liseyi bitirip üniversite hayaliyle yanıp tutuşurken hamile kalması onun hayatını değiştirir. Her ne kadar hayalini gerçekleştirip avukat olsa da geçmiş peşini bırakmaz.Nadianın yanlış bildiği doğrularla yüzleşmesi de çok acıydı. Luke un annesinin yaptıklarını okuyunca ayrı bir sinir oldum zaten neyse yazmayayım da büyüsü gitmesin. Audrey de ayrı zaten dost mu düşman mı belli değil. Yani kısaca kitabı çok beğendim. Mutlaka okuyun.