Çevresindeki herkesi eğlendiren, neşeli, oyunbaz palyaçoların hiç derdi yokmuş gibi gelir bizlere. Çünkü onlar hep gülümser ve dans ederler. Ama makyajları silinip, kıyafetleri üstlerinden çıkınca durum değişir. Aslında çoğu hepimiz gibi tatminsiz bir yaşam sürdürürler.
Bizim palyaçomuz da böyle biri. Ailesi ile sorunlu, sevdiği kadınla evlenebilmiş olmasına rağmen, kendi inançsız olması dolayısıyla koyu katolik olan bir kadını bir türlü mutlu edemeyen ve bundan ötürü de kendi de mutlu olamayan bir palyaço.
Sorun inanç çatışması değil aslında. Palyaçomuz biricik eşi mutlu olsun diye ne isterse yapmaya hazırdır fakat eşi bunları doğru bulmaz ve katolik olmayan biriyle olmaktansa evden kaçmayı yeğler. Marie'den başka kimseye ilgi duymayan ve hiçbir kadını arzulayamayan palyaçomuz ise her yerde Marie'yi arar ve ona ulaşmak, eski güzel günlerine dönebilmek için çaba harcar.
Dediğim gibi kendi ailesi ile de sorunludur çünkü ailesi iyi bir eğitim almasını isterken, palyaço olmayı kafasına koymuş olan karakterimiz ailesini terk eder.
Alkol ve Marie bağımlısı olması işini de etkiler. Çalışmalarını aksatır, bile bile sakatlanmaya çalışır, kendini geliştirme konusunda ise yetersiz bulur ve iş konusunda da bir çıkmaza girer.
Dışarıdan mutlu olduğu düşünülen ama içeriden bakınca paçalarından mutsuzluk damlayan bir hayat hikayesi.
Konu itibariyle sıkıcı gibi dursa da kaliteli bir kitaptır. Tek eşlilik, inanç sisteminin sorgulanması, aile kavramı ve bize zorla dayatılan çoğu konuyu ele alıp romanın içinde eritmesini de ayrıca başarılı buldum.