Antikçağda Yakındoğu tarihinin tamamı boyunca başlıca gıda kaynağı olan arpanın evcilleştirilmesine gelince, doğal seçilimle insan emeğinin birleşik etkisi sayesinde daha bereketli çeşitleri gelişir. Hızla yayılan altı sıra taneli başaklar, iki sıralı yabani arpanın yerini alır. Artan tane sayısına daha dayanıklı bir sap eklenir, böylece hasat sırasında mahsulün doğru şekilde toplanma, dolayısıyla da bir sonraki tarımsal döngünde kullanılma ihtimali artar.
V. binyıl sonlarında başlayıp IV. binyılda devletin oluşumuyla sonuçlanan uzun sürecin Mezopotamya'nın hemen her yerinde belgelendiğini söyleyebiliriz, ama aynı şey "şehir" için söz konusu değildir. Nitekim bölgede gerçek anlamda kentsel oluşumlar olmamasına rağmen devlet yapılarının ortaya çıktığı gözlemlenir.
Örneğin Anadolu'da devlet son derece aşikar bir şekilde tezahür etmekteyse de, tamamıyla kentsel bağlamlara oturtulması zordur.
*
Gordon Childe'ın kendisinin de belirttiği gibi, şehir kavramını tanımlamak zordur. Şehri istatistiksel olarak yüksek sayıda insanın yaşadığı, uzamsal olarak geniş bir alan olarak tanımlamaya alışkınız. Aslında boyutların yanı sıra, bir yerin etrafındaki bölgeye göre üstlendiği işlev de önemlidir. Bir yerin "şehir" olarak nitelenebilmesi için bir yerleşimdeki münferit ekonomik faaliyetlerin yan yana bulunuş şeklini göz önüne almak yeterli olmayıp, faal nüfusun ortak eylemlerinin ürünlerini de değerlendirmek gerekir; bu eylemler, bireylerin veya toplumsal grubun rolü ve faaliyetleri doğrultusunda ayrı bir değer edinir. Dolayısıyla şehir karmaşık bir oluşumdur ve karmaşıklığı arkeoloji alanına da yansıyabilir.
Akhenaton, Mısır tarihinin en tartışmalı karakteridir: bazıları onu barışçıl bir vizyona sahip bir firavun veya tektanrıcılığın öncüsü, bazıları da fanatik bir totalilter, benmerkezciliği var safhada biri, hatta bir deli olarak görür.
Ben konuşan ve eylemde bulunan [ . . . ] saldırganlara saldıran, sessiz olmak gerektiğinde sessiz olan, bir söze aynı tonda cevap veren bir kralım: çünkü saldırıya uğradıktan sonra sessiz kalan bir insan, rakibinin kalbine cesaret veren biridir. Cesur olmak saldırgan olmak demektir, geri çekilmek korkaklıktır. Kendi sınırından çekilen insan korkaktır, çünkü Nübyeli ağzını açtığı anda itaat eder; ona cevap veren, geri çekilmesini sağlar, o da ona karşı çıkana sırtını döner. Nübyeliler cesur insanlar değildir, kalplerinde namertlik olan sefillerdir: bunu ben şahsen gördüm, yalan söylemiyorum!
Agoralarda cereyan eden derin ve ağırbaşlı felsefi tartışmaların Atina'sı nı düşündüğümüz zaman tüccarların, Pire limanındaki denizcilerin, kölelerin, Aristophanes'in tasvir ettiği hareketli, kıpır kıpır dünyanın Atina'sını unuturuz. Yunanistan'ı düşündüğümüzde Apolion yanını hatırlamayı tercih ederiz ve diğer yönünü, yani Dionysos yüzünü unuturuz; okulda Akademeia ve Lykeion Atina'sını okuduğumuzda Olympos'tan çok Hades'e yakın olan gizemli Yunanistan'ı gölgede bırakınz.