*Anton Çehov’dan “Hikayeler” kitabını okudum. Çehov, oyunları şehir tiyatroları tarafından çok oynanan bir yazar. Ben de 2008’de “Üç Kız Kardeş” oyununu izledim ve hayran kaldım. Tabii oyuncu kadrosu ve katkıları da süperdi. O yüzden Çehov’u merak ediyordum, indirimde görünce bu kitabı tercih ettim ve okudum.
*İlk hikaye “Cehennemde Dans” öyle sardı ki anlatılmaz, okunur. Hikaye İsa dönemi ve 300 yıl sonrasında geçiyor; Çehov bu öyküleri yaklaşık 120 yıl önce yazmış. Ama öyküyü okurken sanki aradan bu kadar zaman geçmemiş, bugün olanları anlatıyor gibi. Bu hikaye bana Saramago’nun ‘Kabil’ ve #SinanTuranlı ’nın ‘Bozuk Elmalar’ kitaplarını hatırlattı.
*”Üç Nasihat” adlı hikayede tüccarların yaptığı gıda sahtekarlıkları sanki üzerinden 120 yıl geçmemiş, bugün gibi. Sahtekarlık aynı, değişim yok desem yalan olur. Değişim var ama negatif, hile, hurda daha da artmış vaziyette.
*Anlatılan hikayelerde Çehov’un düşünce, eleştiri ve yorumlarında o kadar güzel geçişler var ki bağlantıları fark etmiyorsunuz. Boşuna “Çehov Tarzı” öykünün kurucusu olmamış. Bence Çehov, mutlaka okunması gereken yazarların başında geliyor.
*"Üç Öğüt" adlı öyküde işçi ve silah sorunlarından bahsetmiş; bu da bana Saramago’nun “Mızraklar, Mızraklar, Tüfekler, Tüfekler” kitabını ve “Winchester Gizemli Ev” filmini hatırlattı. İşçilerle ilgili hikayelerde sendikalarda anlatılmış. İşçi statüsünde çalışmış biri olarak sendikaları hala anlamış değilim. Bunun için herkese önce 1992 yapımı “Hoffa” filmini izlemelerini sonra sendikayı tartışmayı tavsiye ediyorum.