Hepsi hatalı -Müslümanı , Hıtıstiyanı ,Yahudisi ve Mecususi;
Şu ikisidir inşa eden insanlığın külli mezhebini: Dini olmadan aklı olan
Ve aklı olmadan dini olan
Batılı öğrenci için klasik Arapça okumayı öğrenmek hatırı sayılır bir maceradır.
Arapça kelime hazinesinin, hem erken hem de geç devirlerinde, zaten çok sayıdaki anlamsal (semantic) cilveleri baş döndürücüdür, düşünceleri dillendirmenin alışıldık olmayan yöntemleri de bundan aşağı kalmaz; ta ki bunların ilişkilerini belirleyen içsel mekanizmaları sıkıca kavrayabilene dek.
Üstelik bunların tümünü büyük bir sanatsal yelpazeye sahip bükümlü bir yazı olan, fakat dikkatsiz kişi için tuzaklarla dolu Arap yazısı halinde çözmek zorunda olmasıda cabasıdır.
(ihmalkar ya da dikkatsiz katip ve matbaacılardan kaynaklanan
metin hatalarından bahse gerek bile yoktur).
Anlamı belirlemek için sözcüklerin sessiz harf yapısı ve genel sözdizimsel düzeni yeterli görüldügünden, yazımda seslilerin kullanılması gereksiz bulunmuştur. Böylece, ifade edildiği üzere, Arapça bir metin, anlamın sadece yüzde yetmiş beşini içerir ve geriye
kalan yüzde yirmi beş ise okuyucu tarafından çıkarılmak zorundadır,
İçinde yaşadığımız kültür coğrafyasının edebi geçmişine Arapça
ve onun kullanıcıları üzerinden ışık tutan Gibb'in bu çalışması,
başta şiir ve nesir olmak üzere dini yazından tarihe ve zaman
içinde evrilerek romandan tutun da hikaye türüne dek pek çok
edebi biçimin gelişimine özlü ve sade bir yaklaşım sergilemektedir.
Bu nedenle, Türkçe edebiyat ve edebiyat tarihi alanında
kalem oynatanlar için temel bir başvuru eseri niteliği taşıyacağı
düşünülmüş, Türkçeye de bu ümitle çevrilmiştir.
Ayrıca, üniversitelerin Dogu dilleri ve edebiyatları, Türk dili ve edebiyatı, tarih ve özellikle de İslam tarihi öğrencileri için temel bir. kaynak olacağı ümit edilmektedir. Biz eserin aynı zamanda İslam
felsefesi tarihi için de kaynak olacağı düşüncesindeyiz.
......
Onur Özatağ
Ankara,2O17
Arapçanın doğum yeri, kısmen bozkır kısmen de çöl olan Orta ve Kuzeydoğu Arabistan'ın kumlu düzlükleriydi. Ender vahalar dışında çıplak, yeknesak, şiddetli sıcak, soğuk, kurak ve sel değişimlerine maruz kalan ülke, yerleşik hayata uygun değildir; hala da öyledir. Burada yaşayanlar zorunluluktan dolayı göçebe idiler, hayatlarını develeri ve koyunlan ile hayvancılık yaparak idame ettirmek ve taze otlak arayışı içinde hiç durmaksızın bir yerden bir yere hareket etmek zorundaydılar.
Saf Arap soyundan gelmekle böbürlenenlerin İslam medeniyetini paylaşanlar arasında ancak küçük bir azınlığı oluşturmalarından dolayı, bizzat Arabın kendisi Arapça edebiyata asgari nispette katkı sağlamıştır.