Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Araplar'ın Türkistan'a Girişi

Zekeriya Kitapçı

Araplar'ın Türkistan'a Girişi Sözleri ve Alıntıları

Araplar'ın Türkistan'a Girişi sözleri ve alıntılarını, Araplar'ın Türkistan'a Girişi kitap alıntılarını, Araplar'ın Türkistan'a Girişi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türklerin Kanıyla Sulanmış Zafer Ekmeği Yiyen VAHŞİ!
Şimdi sıra, Allah'a karşı yaptığı o acı yemin ve verdiği o meşum sözü yerine getirmeye gelmişti. Bu maksat için de 12.000 kişi ayırdı. Eli kolu bağlı olan bu Türkleri, Cürcan'ın vadilerinden biri olan Enderhiz'e doğru sevketti. Akıbetlerinin ne olacağından ve niçin buraya getirildiklerinden tamamen habersiz olan bu zavallı Türkler, Enderhiz vadisine gelince orada durduruldular. Ondan sonra Yezid yanındaki Arap askerlerine dönerek: "Bunlardan intikamını almak isteyenler intikamını alsın!" emrini verdi. Enderhiz vadisinde, kendilerini müdafaa edecek en küçük bir silahları bile olmayan bu zavallı esir Türkler'e, Araplar böyle bir hışımla çullanıyordu ki, her Arap, bir hamlede 4-5 Türk'ün birden işini bitiriyordu. Yezid 12.000 kişiyi böylece feci bir şekilde kılıçtan geçirdikten sonra suyun mecrası değiştirildi. Bu tepeler gibi yığılıp kalan kafa, kol, gövdeler üzerine doğru akan kan nehri ilerdeki bir değirmene ulaşıyordu. En sonunda Yezid, bu kanların öğüttüğü unlardan yapılan ekmeklerden yedi. Böylelikle Allah'a verdiği sözü yerine getirmiş oluyordu.
Sayfa 131 - Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
Müslüman kardeşlerimizi iyi tanıyalım
Kuşatma yedi aydan fazla devam etti. Hiçbir yerden en ufak bir yardım dahi almadan, aylardır Arap askerlerine karşı şehir kalesini kahramanca müdafaa eden yerli halk ve savaşçı Türk unsurları, için, sonunda Araplara boyun eğmekten başka bir çare kalmamıştı. Fatih Arap komutanı şehre girince; şehrin bütün erkeklerinin bir araya getirilmesini emretti. Geçeceği yolun sağ ve soluna 4 fersah; (24 km.) uzunluğunda bir mesafeye dar ağaçları diktirerek bu Türkleri astırdı. Ayrıca gençleri esir aldı. Eli silah tutanların hepsini kılınçtan geçirdi. Cürcan Merzabanı ve el altından Yezid'i tahrik ederek Dehistanı yağmalamasına sebeb olan Firuz b. Kul'a bu boynu vurulanlar arasında idi. Bu bir harb değil, adeta bir soy kırımdı. Diğer taraftan şehri Araplara, istedikleri gibi yağma ettirmeyi de ihmal etmedi.
Sayfa 131 - Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
Reklam
Arap sevici arkadaşlar özellikle okusun
Müslüman fatihler, büyük mücadeleler sonucu ele geçirdikleri büyük şehir ve kasabaların sadece zenginliklerine göz dikmek ve halkın elinde ve avucunda ne varsa toplamakla kalmamışlardır. Onlar bu fetihler sırasında karşılarına çıkan savaşçı Türk unsurunun kökünü kazımak için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardır. Müslüman Araplar hiç bir zaman kılınçlarını bu Türklerin ensesinden kaldırmamışlar ve yüzbinlerce Türkü, Çoğu kere masum olan bu insanları, orta yerde hiç bir ciddi gerekçe olmadan kılınçtan geçirmişler bir o kadarını da esir almışlardır. Daha ziyade Kuteybe b. Müslim 'le başlayan bu Türkleri kılınçtan geçirme ameliyesi, çeşitli aralıklarla tam kırk sene devam etmiştir. Bu, Orta Asya Türk varlığı için dahi, kendi tarihinde hiç bir zaman eşi ve benzeri görülmemiş bir facia idi.
Sayfa 11 - Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
Mangalcılık kazanacak.
Türk - Arap münasebetlerinin gelişmesini önleyen bir üçüncü faktör de Arabistan' ın göçebe ve akıncı Türkler için; Arabistan'ın verimli ve cazip topraklar olmayışıdır. Bilindiği gibi Arabistan, büyük bir kısmı çöllerle kaplı çok geniş bir ülkedir. Bu bakımdan insanların yaşamasına elverişli meskün bölgeler, sahil şeridindeki çok dar bir sahaya sıkışmış kalmıştır. Çölde ise hayat mücadelesi çok zor ve bir o kadar da insafsızdır.
Sulu Han diye yazılır, ADAM diye okunur
Dinamik Türkeş Hakanının bu üstün başarıları; müslüman Araplar karşısında çok sıkıntılı bir devir geçirmekte olan Aşağı Türkistan'daki Türk varlığı ve bu arada yerli halk için nerede ise yeni bir nefes borusu ve bir ümit olmuştur. Zira bu dirayetli Türkeş Kağanı; Horasan'a gönderilen beceriksiz Arap valilerinin kısa zamanda korkulu bir rüyası ve adeta bir kabusu olmuş, onlara bir türlü rahat ve huzur vermemiştir. Bu bakımdan Araplar O'na "Hakan, Türk hükümdarı, en büyük hükümdar" ve "Ehi Müzahim; Araplar'a zor günler yaşatan zahmet veren" kimse lakabını takmışlardır.
Sayfa 135 - Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
Arap severlerin umurlarında mı? Sanmam.
Orta Asya Arap fetihleri özellikle yerli halk ve mahalli Türk büyükleri, Hanları, Hakanları ve Aristokrat Türk ailelerinin müslüman Araplarla olan amansız mücadeleleri hakkında çoğu hallerde ayrıntılara varan bilgiler vermesi bizim; sadece tarihi değil, aynı zamanda kültürel zenginliğimizi de ortaya koymaktadır.
Reklam
Tarih boyunca Orta Asya ve Arabistan iki ayrı iklim ve bu iklimlerde yaşayan insanlar da, iki ayrı iklimin insanları olarak yaşamışlardır.
Türklerin, Orta-Doğu'ya, insanlığın kendini idrak ettiği devirlerden beri, ihtiyar dünyamızın en belalı ve stratejik bakımdan en önemli bölgesine ayak basmaları ve hakim olamamaları için Hz. Peygamber tarafından yapılmış bir nevi davetiye olarak kabul edilmelidir.
el-Cahız bu konuda şöyle demektedir: "Türk, Horasanlılar gibi geri çekilmez. Geri döndüğü takdirde o öldürücü bir zehir ve insanın işini bitiren bir ölüm olur. Çünkü o arkasındaki düşmana da önündeki düşmanı gibi okunu isabet ettirir. Bu kadar hızlı gitmesine rağmen kemend atmasından, kemendi ile düşmanın, attığı yere yıkılmasından ve süvariyi atının üzerinden kapıp almasından kimse kurtulmaz. Şimdiye kadar Türk'ün kemendinden el Muhalleb b. Ebu Sofra, el-Hariş b. Hilal ve Abbad b. Ebu Sufra'dan başka kimse kurtulamamıştır".
Horasan; bütün Emeviler devri boyunca imparatorluğun en hareketli, bereketli, J. W. Hausen'in tabiri ile; "merkezi devlet üzerinde mesela Afrika ve İspanya'dan çok daha fazla tesiri olan bir barotmetresi idi".
100 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.