Araplar'ın Türkistan'a Girişi

Zekeriya Kitapçı

Araplar'ın Türkistan'a Girişi Posts

You can find Araplar'ın Türkistan'a Girişi books, Araplar'ın Türkistan'a Girişi quotes and quotes, Araplar'ın Türkistan'a Girişi authors, Araplar'ın Türkistan'a Girişi reviews and reviews on 1000Kitap.
"Bir ordu ki Niiekten intikam alarak yükseliyor! O, ordunun parası yemin ederim ki çok şerefli ve uludur'
el-Cahız bu konuda şöyle demektedir: "Türk, Horasanlılar gibi geri çekilmez. Geri döndüğü takdirde o öldürücü bir zehir ve insanın işini bitiren bir ölüm olur. Çünkü o arkasındaki düşmana da önündeki düşmanı gibi okunu isabet ettirir. Bu kadar hızlı gitmesine rağmen kemend atmasından, kemendi ile düşmanın, attığı yere yıkılmasından ve süvariyi atının üzerinden kapıp almasından kimse kurtulmaz. Şimdiye kadar Türk'ün kemendinden el Muhalleb b. Ebu Sofra, el-Hariş b. Hilal ve Abbad b. Ebu Sufra'dan başka kimse kurtulamamıştır".
Reklam
Türklere göre Çinliler, Araplara nazaran çok daha tehlikeli idi. Onun için bu Çin tehlikesinin bir an önce bertaraf edilmesi gerekiyordu. Bu bakımdan Türk Hakanı yüksek komutanları toplayarak durumu müzakere etmiş ve demiştir ki: "Bu iş çok uzadı. Bu adamlar harp için öyle bir yere yerleşmişler ki, bundan önce yaptıkları harblerde böyle bir yer seçememişlerdi. Üstelik bunlarla harp etmenin bize pratik olarak pek faydası da yoktur. Haydi biz gidelim." Bu karardan sonra Türk askeri, bulundukların yerden bir gece yarısı sessizce ayrılarak Türkistan'ın içlerine doğru çekilip gitmiştir (H.22/M.642)32. O gün sabah olup da Araplar; karşılarında kimseyi görmeyince, Türklerin geri çekildiklerini anlamışlardı. Daha sonra Ahnef'e gelen haberler, Türk Hakanı'nın Belh'e ulaştığı ve Yezdücerd' i beklediği mahiyetinde idi. Ahnef, böylelikle büyük bir tehlikeyi çok ucuz bir şekilde atlatmış oluyordu.
Sayfa 45
Büyük Selçuklu Sultanı Alpaslan'ın Bizanslılara karşı kazandığı Malazgirt zaferi ( 1071) kadar Araplar için önemli olan bu harp, İranlıların tam manasıyla hezimete uğramaları ile sona erdi . Artık İran kapıları Arap istilalarına karşı açılmış bulunuyordu.
Sayfa 42
Bölgede Arap İslam fetihleri başladıktan sonra lrak'taki askeri garnizonlara ve şehirlere yerleştirilen Arap kabileleri yanısıra, Ezdiler, Temimiler, Yemeniler, Mudariler, Bahililer v.s. gibi, Arabistanda yaşayan bedevi Araplar yeni yeni göç dalgaları ile fethedilen Horasan şehirlerine yerleştirilmiş ve buralarda Türkler ve İranlılar yanısıra önemli etnik bir unsur, bedevi olmalarına rağmen yerli halkın yabancı oldukları aristokrat bir sınıf oluşturmuşlardır. Horasan'ın medeni şehirlerinde onlar koloniler halinde yaşıyorlardı.
Herkesi korkak ve dönek sanmayın bir zahmet!
Abbasi yeraltı teşkilatının lideri M.b. Ali b. Abdullah b. el-Abbas, Horasan'a gönderdiği atlarına, yani teşkilat propagandacılarına şu talimatı vermiştir: "Sizler Horasan halkını yanınıza almaya çalışınız. Oralarda sizin davanızı destekleyecek bir çok sağlam yapılı insanlar (Türkler) vardır. Onların gönülleri temiz, kalbleri geniştir. Geçici hevesler onları parçalamamış, aşırı duygular onları birbirine düşürmemiş, bozgunculuk onlara ulaşmamıştır. Onlar gerçek askerdirler. Bedenleri sağlam, görünüşleri heybetlidir. Sakal ve bıyıklan olan er kişilerdir. Onların harb sahalarındaki naraları korkunç, konuşmaları uludur. Onların konuştuğu kelimeler kirlenmemiş ağızlardan çıkmaktadır".
Reklam
Horasan' ın Türkleşmesinde önemli bir rol oynayan bu Kuşan veya Ak-Hun Türkleri, genellikle İslami kaynaklarda Heytal veya çoğul olarak el-Heyatıla şeklinde zikredilmiştir.
Sayfa 39
İslam coğrafyacılarına göre Horasan doğuda; Sicistan ve Hindistan, batıda; Oğuz çölü ve Cürcan, kuzeyde; Maveraü'nNehr (Aşağı Türkistan), güneyde ise; eski Fars çölü ve Irak-ı acem sınırlaı ile çevrilmiş çok geçmiş coğrafi bir bölgedir. Nisabur Herat, Merv, Belh, Talakan, Nese, Toharistan, Ebiyurd, Serahs, Tos bu bölgenin önemli şehirleri arasındadır.
Horasan; bütün Emeviler devri boyunca imparatorluğun en hareketli, bereketli, J. W. Hausen'in tabiri ile; "merkezi devlet üzerinde mesela Afrika ve İspanya'dan çok daha fazla tesiri olan bir barotmetresi idi".
Türklere karşı uygulanacak genel politikanın temel esaslarını ortaya koyan hadisler; Hz. Peygamber bu mealdeki hadislerinde hiç bir şüpheye yer vermeyecek bir tarzda, müslüman Araplardan, Türklerin hiç bir surette tahrik edilmemelerini kendi hallerine bırakılmalarını, kesin bir zaruret olmadıkça Türklerle harbe tutuşmamalarını, onlara bitaraf davranmalarını istemiştir. Kısaca "Türklere dokunmayınız!" diye formüle edebileceğimiz bu hadisler, müslüman Arapların ilk fetihler ve daha sonraki devirlerde, Türklere karşı takib edecekleri politikanın esasını oluşturmuş ve Hz. Peygamberin, bütün müslümanlara umumi bir tavsiyesi olmuştur.
101 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.