.. sözün yansıması, güzelliğin parıltısı, sanki bu beklemede kalmış, ağır ve devinimsiz, her olayı en son patlama gücüne, en delirtici sonuçlara götüren bu insan yükünün yakınındaymış gibi düzensiz ve uzun titreşimler yaratırdı.
Her ikisi de uzun zamandır bilmeden bu kokuşmuş, muhteşem ve insan soluğundan daha keskin havayla beslenmekteydi; insan kondansatörü, aniden çakan şimşekler gibi durmadan birbirlerine coşkunun ve tehlikenin tüm sarhoşluğunu gösteren, insanın aklını karıştıran bu iki yüzün birleşmesinden doğar gibiydi.
Yaşamın ve güzelliğin armağanlarının, en coşku veren deneyimlerin, büyülü pırıltısıyla içlerine do an bu yansıtıcı ışığının tam altına getirilmedikçe onlar için değeri yoktu.
.
Doğal ve sezgisel biçimiyle tinsel yaşam masumiyetin ve güven veren yalınlığın görüntüsünü taşır, ancak ruhun özü daha yüksek bir şeyi özümleme koşullarını içerir.
Tinsel olan, doğal olandan, özellikle de hayvansal yaşamdan kendini bilme yüceliğine ulaşan ve kendi öz varlığını bilmeyle ayrılır. Bu ayrım da dönüşerek kaybolmalı ve özümsenmelidir, böylece ruh, barışa doğru yeniden utku dolu bir yola açılabilir. **Öyleyse uyum tinseldir**, yani düzeltme ilkesi yalnız ve yalnız düşüncededir. **Yaraya neden olan el, yarayı iyileştirendir de**."
Düşünce saf bir içgüdü değildir, aksine özellikle akıl yürütme ve düşünmeye olan eğilimi içerir. Çocuk masumiyeti, düşüncenin kendi kendisi için elde edilmesi gerektiğini anımsattığı için tatlı ve sevimlidir."
.
insan eliyle biçimlendirilmiş, hüzün dolu, gri, yıpranmış ve yaklaştıkça, görünüşe göre uzun zaman önce terk edilmiş bir mezarlık ,..
Kumların yayılımı taş kapakların alt düzeyine gelmiş olduğundan mezar duvarları kumla tümüyle örtülmüş gibi görünüyordu. Kumdan, gözle görülür bir düzensizlikle Gael haçlarına benzeyen, kolları tuhaf bir biçim
bu görkemli senfonilerin altında, suların yüzeyinde, nehirden saydam ve kıpırtısız bir serinlikle yükselen ağaç sütunlarının aşılmaz tabyalarının sığınağında var olan tek şey, sessizlik ve dinginlikti.
.
Kıvrımlarından birinin genişlediği yerde güneşin eğik ışıklarına yakalanan ırmak, insanın gözüne kimi zaman ışıklı ve ışıltılı geniş dalgalarıyla çarparken kimi zaman da otların içinde sanki siyah ve yeşil, yağ akıcılığıyla kayan bir yılanın korkunç sessizliğinin duyuları etkilemesi gibi, bir doğa tuzağının kalleşliğiyle bu derin yamaçların koyu rengiyle uyum sağlıyordu.
Bu doğal tuzak da gizem, merak ve bir kuş sesinin bile duyulmadığı bu yerlerin sessizliğinden derinden etkilenen insana hiçbir kaçış olanağı bırakmaz görünüyordu.
Buralarda gecenin olağan ağırlığının fazla açık belirtileri, yalnızca gözünü -bulunmadığı kesin olsa da her çeşit kanıtın, görüş uzaklığını bu kara saydam suların o sırada tamamen belirgin olan derinliklerine kadar indirebileceği; anlaşılması son derece güç bir suçun işlendiği yer olan- toprağın serin derinliklerine daldıran güneşin beyaz, boş, kör eden, her bakımdan tuhaf varlığıyla yalanlanıyordu; yine de, hiçbir kanıtı bulunmayan gizemli cinayet yeri artık en sonunda gözü bu çok anlamlı kara ve saydam suların derinliğine iyice çekiyordu.