Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Arifler Yolunun Edepleri

Seyyid Muhammed Saki Elhüseyni

Arifler Yolunun Edepleri Gönderileri

Arifler Yolunun Edepleri kitaplarını, Arifler Yolunun Edepleri sözleri ve alıntılarını, Arifler Yolunun Edepleri yazarlarını, Arifler Yolunun Edepleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Allah İçin Çıkılan Yolun Sonu Cennettir Bir Allah dostunu ziyaret etmenin ilk faydası, Allah için sevginin ve ziyaretin sevabına ulaşmaktır. Allah için sevilen bir müslüman kardeşi ziyaret etmenin hediyesi ilâhî muhabbet ve cennettir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v) bu konuda şu müjdeleri vermiştir: أَلَا أُخْبِرُكُمْ بِرِجَالِكُمْ مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ ... وَالرَّجُلُ يَزُورُ أَخَاهُ في نَاحِيَةِ الْمِصْرِ فِي اللَّهِ فِي الْجَنَّةِ "Size cennet ehli olanlarınızı haber vereyim mi? Bir şehrin (memleketin) öbür ucunda bulunan din kardeşini Allah rızası için ziyaret eden kimse cennetliktir."
Büyük veli Imam Kuşeyri (k.s), mürşidin gerekliliği hakkında şöyle diyor: "Hakk'ı arayan kimse, bulunduğu yerde kendisini irşad edecek bir kimse bulamadığı zaman, irşadla görevli zamanının mürşidine gitmeli, onun bulunduğu yere hicret etmeli; yanında kalmalı, terbiye olup kendisine izin verilene kadar kapısından ayrılmamalıdır."
Reklam
Kâmil mürşid yeryüzünde en şerefli, en kıymetli, en gerekli ve en zor işi üstlenmiştir. O aynı zamanda en büyük bir emaneti taşımaktadır. Çünkü kâmil mürşid Hz. Peygamber'in (s.a.v) vârisi olarak takva imamlığını ve insanları terbiye işini yürütmektedir.
Bir mürşide giden kimse, fitneden kaçıp Hak yolundaki cemaate koşmakta, isyandan kaçıp takvaya sanlmaktadır. Bu, Allah ve Resûlü için yapılmış bir hicret çeşididir. Bu hicretin sonu Allah rızasıdır.
Mürşide gitmekten maksat, Allah rızasına ulaşmak, kötülükten kaçmak, hasta kalbe ilaç, garip gönüle gerçek bir dost aramak, kısaca manevi bir hicret yapmaktır. Resûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur. الْعِبَادَةُ فِي الْهَرْجِ كَهِجْرَةٍ إِلَى "Fitneler etrafı sardığı bir zamanda ibadete yönelen kimse, sanki bana hicret etmiş gibidir."
Fiilin/işin edebi, makama uygun davranmaktır. Her şahsın, her makamın, her ibadet ve taatin kendine has edebi vardır. Bütün edepler, sünnet-i seniyyede öğretilmiştir. Edep, Hakk'a ve halka karşı nasıl davranacağını bilmektir. Kısaca edep, güzel ahlâktır. Bu edepleri, tek tek öğrenmeli ve güç nisbetinde yapmalıdır. İlim edeple güzel olur. Hak yolcusu ancak edeple yol alır. Zikir, edeple fayda verir. İbadet edeple yapılırsa Allah'a yükselir. Tövbe, edeple kabul edilir. Bunun için Allah dostları talebelerinden her işte edep ister, edep bekler. Tasavvuf yolunda, bütün menzil ve makamlarda insanın önüne tek levha çıkar: "Edep Ya Hû!"
Reklam
Sözün edebi, makama uygun söylenmesidir. Her makam, ayn bir tarz ve tavır ister. Her söz yerinde, zamanında, gereği kadar söylenirse değerli ve geçerlidir. Söz, ihtiyaç kadar sarfedilmelidir. Sözde yalan ve yapmacık olmamalıdır. Söz sahibinin sözü ile özü, içi ile dışı aynı olmalıdır. Mürşide ve müminlere karşı samimiyet ancak böyle mümkün olur.
Gavs-ı Bilvânisî Seyyid Abdülhakim Hüseynî (k.s) zikir ve edep hakkındaki bir sohbetinde şöyle buyurmuştur: "Bakınız, bu milletin başına ne geldiyse gafletten geldi. Şah-ı Hazne (k.s), 'Gaflet kadar hiçbir kötü hal yoktur derdi. Kimin başına ne geldiyse nefsinin hilelerinden gafil kaldığı için gelmiştir. Bir kişi kendi kuvveti ile gafleti terkedemiyorsa edebe sarılsın. Şöyle ki Rabbim her an her yerde beni görüyor, diye düşünsün ve o konuda nefsini zorlasın. Açık ve gizli edeplere uymakla insanın kalbi uyanır. Böylece gaflet yok olur."
Kalbin edebi, niyette ihlâs ve samimiyettir. Bunların sonucu, Allah için sevmek, Allah için vermek, Allah için yermek ve Allah için menetmektir. Bu hal, imanın en yüksek zirvesidir ve kâmil insan olmanın alametidir. O, Allah Teâlâ'nın sevdiği kullarına bir hediyesidir. Büyükler, bu ahlâkın ihsan mertebesi olduğunu ve onun vücuda ancak zâtî zikir sayesinde yerleşeceğini belirtiyorlar. Zātī zikir; her yerde, her işte, her halde kalp, ruh, sır ve diğer latifelerle Allah Teâlâ'yı zikretmekten ibarettir.
Terbiye yolunun başındaki kimselere gereken edebi koruyamayan kimse, nasıl olur da terbiyenin sonuna gelmiş yüksek makam sahibi velilerin makamlarına ulaştığını iddia edebilir?
Reklam
Meşâyihin (kâmil mürşidlerin) emirlerine uymayan ve edeplerine razı olmayan kimse, tek başına Kur'an ve Sünnet ile gerçek edebi elde edemez.
Kim, salihlerin edebiyle edeplenirse, o keramete ve ilâhî ihsanlara kavuşur. Kim evliyanın edebiyle edeplenirse o, ilâhî yakınlığa alınır. Kim, sıddıkların edebiyle edeplenirse o, müşahedeye ulaştırılır. Kim, peygamberlerin edebiyle edeplenirse ona, ünsiyet (özel muhabbet ve dostluk) nimeti bahşedilir. Kim, edepten mahrum olursa, bütün bu hayırlardan mahrum kalır.
Hak yoluna giren talip için ana sermaye edeptir. Edebi olmayanın Allah yolunda elde edeceği hiçbir şeyi yoktur.
Arifler, "Önce usul, sonra vüsul" demişlerdir. Yani maksadına ulaşmak isteyen kimse, önce o işin usulüne göre yola çıkarsa, hedefine varır, yoksa yolda kalır.
Allah'ın yeryüzündeki şahidi ve halifesi olan ariflere hürmet kalpteki takvadan ileri gelir. Onlara karşı edebi koruyamayan kimsenin tasavvuf yolunda hiçbir nasibi olmaz.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.