Şimdiki yaşayışımızın baştan aşağı yanlış olduğuna inanıyorum, çünkü her şey bakıp görmeye dayanıyor. Artık ne hissediyor ne de anlayabiliyoruz. Bakıyoruz ve görüyoruz yalnızca. Bana sorarsanız baştan aşağı yanlış bu.
"İçinden geldiğini yapmakmış!" diye acı acı güldü. "Sen kim, içinden geleni yapmak kim! Sen ki yeryüzünün en hesaplı kitaplı yürüyen ya da sürüngen yaratığısın! Kırk yılda bir içinden geleni yapmaya kalkışsan kim bilir önceden nasıl inceden inceye düşünür taşınır, nasıl her kılı kırk yarardın! Çünkü sen busun işte! Her şey iradenin buyruğu altında olup bitsin istiyorsun! O iğrenç kafacığının içinde istiyorsun her şeyi. Ceviz kırar gibi kırmak gerek sendeki o kafayı! Çünkü kafatasın çatlamadan dünyada değişemezsin gömleğini yırtamayan yılanlar gibisin.
Yeniden var olabilmek için önce yok olmayı öğrenmeliyiz... Ama öyle bir kendimizi beğeniyoruz ki! İşin püf noktası bu. Kibirden yanımıza varılmıyor da gururumuz yok. Gurur fukarasıyız ama tepeden tırnağa kibir kesilmişiz. Öyle bir kurumlanıyoruz ki şu kartondan yapılma kişiliklerimizle! Şu hep kendini haklı gören, kendini beğenmiş, dediği dedik olan ufacık benliklerimizden vazgeçmektense ölmek bize yeğ geliyor."
Ama ben onların kimseye benzemeyen şeyler yapmalarını sağlayan, herkesten apayrı kişiliklerini, kısacası benliklerini sevmelerini istiyorum...bunun tadını çıkarmalarını. Oysa onlar yalnızca kolektif işler yapmasını seviyorlar.
"Bilmek, öğrenmek, benim için öyle büyük, öyle olağanüstü bir zevktir ki! Kesin bir bilgi edinmeyi her şeyden üstün tutmuşumdur, ömür boyu. Ama her şeyden üstün!"