Bütün güzellere esir, bütün güzelliklere tutkundum; bütün güzelliklere bağlı, bütün güzelliklerden büyülenmiştim; hep yüce, hep yüce bu daimi arzu biraz beni öldürür, ihya ederdi; hiçbir güzel şeye rast gelmezdim ki kalbim kederlenmeye meyille bağlı ve alakadar kalmış olmasın; evvela güzelliğe düşkünlüğün hayaliyle bir vücut hayal ediyordum. Bunu o kadar süslüyordum ki bütün hayal kuvvetim, bütün tasavvurlarım yoruluyordu, sonra buna âlemler, dünyalar, semalar, denizler, bahçeler, ormanlar arayarak bir malikâne yaratıyordum. Orada âşıkça musikiler, hüzünlü şiirler, parlak gündoğumları, kederli günbatımları, hafif rüzgârlar, kokulu yağmurlar, nur dolu mehtaplar, şevk saçan şeyler arasında bir hayat tanzim ediyordum. Sonra kendim bu nurun gökyüzüne ait gündoğumundan ayaktan dudağa tutkun olarak yükselmek, fakat heyhat...