Çok şey yazmak istiyorum bu kitap hakkında ama bir o kadar da yazmak gelmiyor içimden. Yaşanmış bir olay, yasaklanmış bir kitapla bize anlatılmış. Duymadığımız, okumadığımız on binlerce kadının sesi de olmuş aslında. Okuyun, okutun.
Asılacak KadınPınar Kür · Everest Yayınları · 20124,903 okunma
Hangi mevsimin çiçeklerini en çok severim bilemem. Çünkü tüm çiçekleri severim. Tüm çiçekler güzeldir. En tatlısından en yırtıcısına… bir yerlerde insan yiyen çiçekler varmış. Bunlar da güzeldir, kuşkum yok. Kişi hiç düşünmeden, hiç yerinmeden kendini yem olarak bırakabilir bir insan yiyen çiçeğin yapraklarına. Çiçek demek en az değişen gerçek demek. En bakımsız çiçek bile açar. En kurumuş, ölmüş sandığın çiçeği bile birazcık çabayla canlandırabilirsin. Eski haline getirebilirsin. Kötü toprakta olduktan sonra her çiçeğin yaşatılma, kurtarılma olasılığı vardır.
Oysa, dalından koparılmış, vazoda soldurulmuş bir çiçeği ne kurtarabilir?
Pınar Kür - Asılacak Kadın
Yaşanmış bir hikaye olduğunu belirtmek istiyorum.
Üç bölümden oluşan hikayede ilk iki bölüm anlatımı çok değişik, akıcı ve hep zirvede giden bir tondaydı.
“Hanıma baksın diye bir kız getirdiler bugün. Adı Melek’miş.”
İşte böyle başladı hikaye. İlk zamanlar evin hanımına bakıyordu, hanım ölünce olay örgüsü, toplumun ve ekonomik şartların kurbanı oldu. Peki ya Yalçın? Yalçın olayın neresinde? Kurtarmak istedi sadece, peki ya “asılacak kadın” durumuna nasıl geldi?
Bir kız çocuğu, hayattan koparılıp; eziliyor, kullanılıyor. Savunmasını dahi yapamayacak durumda sessiz kalıyor.
Yargılayan, yargılanan, savunan. Suçlu kim? Yalçın mı? Melek mi? Yoksa sessiz kalan komşular mı? Toplumun ön yargıları mı?
Tık. Kalem kırıldı.
Zor bir hikaye, içim acıdı, nefret kustum. İhtiyar pezevenge, komşulara, Recep’e, Yalçın’a!
Kur-tar-mak? Tık. Kalem kırıldı.
“Ben katilmişim, işlediğim bir cinayetmiş.”
“… buysa sevmek sevmek dedikleri eksik olsun başımdan…”
“İnsan dayak yiye yiye öğreniyor kendini korumasını.”
Asılacak KadınPınar Kür · Everest Yayınları · 20124,903 okunma