Böyle bir ilişkiye bir kere başlandığında bitirmek neden bu kadar zordur? Bizi yıkıcı bir dansın acı verici adımlarını atmaya iten partnerimizden neden vazgeçemeyiz? Temel ilke şöyle özetlenebilir: Bize kötü gelen bir ilişkiyi sonlandırmamız ne kadar zorsa, o ilişkide çocukluk mücadelelerimizden o kadar çok unsur vardır. Aşırı sevdiğinizde aslında çocukluğunuzdaki korku, öfke, hüsran ve acınızın üstesinden gelmeye çalışıyorsunuzdur, dolayısıyla ilişkiyi bitirmek, o ana dek size yapılmış her türlü yanlışı düzeltebileceğiniz ve huzura kavuşabileceğiniz çok kıymetli bir fırsattan vazgeçmek gibi görünür.
Biz kendimizi sevmezsek hiç kimse bizi tatmin edici şekilde sevemez çünkü içimizde bir boşluk varken aşkı aramaya kalkarsak, daha çok boşlukla karşılaşırız.
Duygusal açıdan acı verici bir olay yaşayıp kendimizi bunun bizim hatamız olduğuna inandırdığımızda, aslında durumun kontrolümüz altında olduğuna inanıyoruz demektir: Biz değişirsek acı da son bulacaktır.
Aşırı seven kadınların kendini suçlama mekanizmasının ardında sıklıkla bu dinamik görülür. Kendimizi suçlayarak, nerede hata yaptığımızı bulabileceğimiz, bunu düzeltebileceğimiz, böylece durumu kontrol edip acıyı durdurabileceğimiz umuduna tutunuruz.
Hepimiz, korkuyla doluyuz. Korkunuzu başınızdan atmak için evleniyorsanız, kendi korkunuzu evlendiğiniz kişininkiyle birleştirmekle kalırsınız; ikinizin korkusu evliliğe sahip olur, siz ise kan ağlarsınız ve buna "aşk" dersiniz.
Duygusal açıdan acı verici bir olay yaşayıp kendimizi bunun bizim hatamız olduğuna inandırdığımızda, aslında durumun kontrolümüz altında olduğuna inanıyoruz demektir: Biz değişirsek acı da son bulacaktır.
Aşırı seven kadınların kendini suçlama mekanizmasının ardında sıklıkla bu dinamik görülür. Kendimizi suçlayarak, nerede hata yaptığımızı bulabileceğimiz, bunu düzeltebileceğimiz, böylece durumu kontrol edip acıyı durdurabileceğimiz umuduna tutunuruz.