Padişahın cinsinden değilim, haşa bunu iddia etmiyorum. Fakat onun tecellisiyle, onun nuruna sahibim. Cins oluş, sade şekil ve zat bakımından değildir. Su, nebatta toprağın cinsinden sayılır...
‘Elim ayağım bağlı benim!’ dedi. ‘Yüreğim bağlı değil. Gönlüm özgür olduktan sonra tutsak olmuşum, ne çıkar? İki âlem dediğin nedir? Bir deniz, adı da gönül. İşte o denizde hürüm ben!’
Temiz bir Allah adamı vardı. Aklı her şeye erer, işin sonunu görürdü. Yemen ülkesine yakın Devran şehrindedi, sadaka vermekle, güzel huylu olmakla şöhret kazanmıştı.
Civarı yoksullarla Kâbe kesilmişti. Bir şey umanlar hep onun etrafına giderlerdi.
Riyasız olarak mahsülünün onda birini verir, buğday samandan ayrıldı mı, tekrar öğütülüp un haline geldi mi, ekmek pişirildi mi yine onda birini verirdi.
O yiğit Allah rızası için oğullarına: Allah hakkı için benden sonra hırsınıza kapılıp yoksulun hakkını vermemezlikte bulunmayın!
Bu onda birleri verin de Allah koruması ile mahsülünüz elinizde kalsın.
( Bugün onda birini bilmem, ama binde biri bile varsa; yoksulun payını veren, Allah ondan da razı olsun.) kıssadan hisse