Çok fazla birşey demeyeceğim. Kitap hemen bitti. Gözümü açtım, geri kapattım kitap bitmiş.
En çok üzüldüğüm kişi; Deniz ve Mert.
Defne çok garip ama onu çok yakından anlayabiliyorum. Bende biraz öyleydim eskiden. Kendimi bulma yolunda ilerliyordum. Kendime ait birşey yoktu, başkalarına ait olanlarla meşgul oluyordum.
Geri kalan karakterler benim için çok birşey ifade etmedi. Ayça, Ege, Rüya, Cenk, Yeliz, Gamze, Serkan, Gökalp... Hepsi iyi birer arkadaş kendince. Diyecek pek birşey yok.
“O an kalkıp ona koşabilirdi ama ayakları gelecekteki güzel günlere değil, çözemediği geçmişine doğru ilerliyordu. Oradaki düğümler ayaklarına dolaşmış, geleceğine yürümesine izin vermiyordu.”
Geçmişteki aşklarına takılıp kalmıştı altısı da… Şimdiki zamanda yolları kesişince hikâyeleri birbirine karıştı.
Umutla ararken ümitsizliğe düştükleri o gerçek aşk neredeydi? Otobüse yetişmeye çalışırken mi düşürmüşlerdi, paspasın altına mı süpürmüşlerdi? Kaybettikleri yerde miydi hâlâ, hiç ummadıkları birinde mi?
Hep birlikte geçmişlerine bakarken anladılar ki; bildikleri ve bilmedikleri bütün hâlleriyle aşk, gözlerinin önünde idi.