Ah şems ﷼
Kitaba başladığımda sanki Şems-i Tebrizi bendim sanki o zamana döndüm ve sanki o zamanda öldüm.
Sinan Yağmur muhteşem bi kitaba imza atmış.
Hayran kaldım desem yeridir.
Çok merak ettiğim kişilerden biridir Şems bu kitapta onu buldum, onu yaşadım.
Keşke hiç bitmese dediğim kitaplardandı.
Çocukluğundan belliymiş Şems'in sıradan bir insan olmayacağı.
Sırf ölen insanın neler yaşadığını, nasıl can verdiğini, Azrail(a.s) canı nasıl aldığını hissetmek için tabutlarda uyur o anda neler yaşandığını hissetmeye çalışırmış.
Bir gün beklediği gerçek aşkı Allah tarafından ona iletilmis ve Şems bunun karşılığında başını sunmuş.
Mevlana onu hayattaki gerçek aşkını bulunca dünya nimetlerinden elini eteğini çekmiş.
Her gün sohbet ederler, ibadetlerini yerine getirirlermiş.
Bu aşk ne güzel aşktır...
Mevlana Şems-in onu bırakıp gitmemesi, ayağında bir bağ olsun diye Kimya Hatun'u onunla evlendirmiş.
Şems öldüğünde mevlanaya sadece tek bir mendiliyle mektup bırakabilmiş.
Mevlana mendili koklar eli titreyerek açar.
O mektupta şunlar yazılıdır :
" Başımı kesip kör kuyuya atsalar.Şah
damarımdan oluk oluk kanı akıtsalar.
Dokuz yurda tenimi lime lime dağıtsalar.
Yedi çakal sürüsü vücuduma saldırsalar.
Kırmazdı acılar beni, yorardı belki teni.
Özümsün özümle ararım Mevlana'm seni.
Yemin ederim ki ölümümüm gözlerinin
önünde olmasını isterdim.
Gör ki aşk için ölmek ne demekmiş. "