Atatürk ve Berberi sözleri ve alıntılarını, Atatürk ve Berberi kitap alıntılarını, Atatürk ve Berberi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türk ordusu! Sana bir şey söylemek isterim. Sana düşündüğünü söyleyecek olanın kim olduğunu bilmelisin...Türk ordusu sen bütün dünya ordularının önündesin ...sana büyük Türk ordusuna diyorum ki bunca uyutucu, bunca avutucu, bunca göz kamaştırıcı görünüşlere gözlerimizi aldırmaksızın silahlarımızı sıkı tutalım. Silahlarımızı büyük Türk ulusunu ezmek isteyenlerin gözlerine gezleyelim. Bunda amaç düşman olsun. Bu amaca giden kurşun Türk 'ün ülkü kurşunudur. Türk ordusu, ulusun ülküsüne kurban vermiş, kurban veren kahraman Türk ordusu ben sana söyledim, gidiş yolunu sana gösteriyorum,ülkü yönünü. Yürü. Türk ordusu buyruğum budur.
Şimdi çocuğum, sen bu babalarla oğullarını mukayese et de, kendin için sevebileceğin bir ismi ayırt et. Ondan sonra kendi hüviyetinin maddi ve manevi şahsiyetini ifade edecek bu unvan içerisinde yüksekliğini senden daima daha yüksek olan ve onun yüksekliği içinde kendini daima hiç sayacağın milletine göster.
(16.04.1931 Gazi Mustafa Kemal)
Sana inanan kendi varlığına inanır. Hakka inanır,sonsuzluğa inanır. Sen her şeysin, "Gazi"sin. Büyük Türk 'ün bizzat kendisisin, özüsün, kütük adın Gazi Mustafa Kemal' dir. Fakat doğuş adın, tarih adın, asıl adın Türkiye 'dir.
Doğa şartlarının hiç de cömert davranmadığı bu Orta Anadolu yaylasında bir mucize yaratmak için yola koyulmuştu. Amacı Türk tarımına örnek bir çiftlik kurmak, çorak topraklar üzerine kurulan ve o zamanlar, "Burada başkent olur mu?" diyenlere yemyeşil bir kent çevresi sunmaktı.
Kapının önünde nöbetçi polis vardı. Dolaşıyormuş gibi yaparak caddeye çıktı. Sonra geçen bir taksiyi çevirmesiyle atlaması ve gözden kaybolması bir oldu. Kütüphaneci Nuri, " Dağılalım! Her birimiz farklı yöne koşalım, ağaç altı, hatta çalı çırpı altına bile bakalım... :)
Biz Harbiye 'de okurken bir kış gene böyle çok şiddetli geçiyordu,okulun sobaları yanmıyordu. Derdimizi idareye anlatamadık. Arkadaslar müdüre çıkmak için beni seçtiler. Müdür Zülüflü İsmail Paşa... Kendisini görmek için izinler aldım. Huzura çıktık. Soba meselesini açtık. Paşa birdenbire gürledi :"Soğuk mu? Ne soğuğu? Padişah efendimizin nimetleri gözünüze dizinize dursun. Görmüyor musunuz sobalar cayır cayır yanıyor. Çıkın, nankörler!" ... Baktık müdürün sobası gerçekten gürül gürül yanıyor. Paşa da buram buram terliyordu. Sıcaktan yakasını açmıştı. Ve sanıyordu ki mektebin tüm sobaları böyle yanmakta..."
"Görüyorum, hala görüyorum. Yurt için dövüşen aslanlara, sırtlarında mermi taşıyan Anadolu kadınlarının, Türk analarının dağlardan, bayırlardan zafere cephane taşıdıklarını görüyorum..."