Sevgili dostlarım, sizi büyük Fransız şair, yazar ve sürrealist Louis Aragon'un başyapıtı "Aurélien" ile tanıştırmama izin verin. Bu roman, iki dünya savaşı arasındaki hareketli Paris şehrinde geçen bir huzursuzluk ve hoşnutsuzluk hikayesidir. Hikaye, dünyadaki yerini ve gerçek aşkını arayan genç bir adam olan Aurélien'in
NOT: BAZEN ARKA ARKAYA ÇOK FAZLA İNCELEME PAYLAŞTIĞIM İÇİN SORULUYOR. BUNLAR BANA AİT VE BİR SÖZLÜK SİTESİNDEKİ ÜYELİĞİM SÜRESİNCE PAYLAŞTIĞIM İNCELEMELER. BURAYA ZAMAN BULDUKÇA TAŞIYORUM.
________________________________________________
Il y a une passion si dévorante qu’elle ne peut se décrire. Elle mange qui la contemple.
/Tarif edilemeyecek kadar tüketen bir tutku var. Onu düşüneni yiyor./
“Berenice’i ilk gördüğünde Aurélien onu bir hayli çirkin buldu...”
İşte böyle başlıyor Aurélien romanı.
İki büyük savaş arası, 1920 li yıllarda geçen bir hikaye, Aurélien ve Bérénice’in birbirlerine duydukları sevgiyi konu alıyor. Bu sevginin imkansızlığını, savaşın zedelediği insan psikolojisini ve hayatını göz önüne seriyor yazar.
Louis Aragon’un bu kitabında kendi hayatından esinlendiği söyleniyor.
Hızlı okunan bir kitap, tavsiye etmek istiyorum ama daha türkçeye çevrilmemiş... başka dillerde okuyanlarınız varsa o ayrı tabi.
Yakın zamanda türkçeye çevrilmesi ümidiyle :)
Mutlak olanı seven, masum, aptal, hırslı veya bilgiç olabilir, ama mutlu olamaz. Onu neyin mutlu ettiğinden her zaman emin olamaz ve daha fazlasını ister.Kendi memnuniyetini olur olmaz bir öfkeyle yok eder.