Auschwitz'den Diyarbakır'a 5 No'lu Cezaevi

İrfan Babaoğlu

Quotes

See All
Yaraları iyileşmeye yüz tutan tutuklular akşamları hep birlikte, o dönemin gözde türküsü olan "ez berfim berfim berfim lê lê nar lê lê nar , ez berfa çîyayê sorim lê lê nar hey delalê ..."türküsü eşliğinde dilan tutardı..
"5 No ' lu göndereyim de görün gününüzü", dediler, gönderildiler ve günlerini gördüler. Görecekleri günler en beterindendi. Doğduklarına , yaşadıklarına , yaptıklarına pismalık getireceklerdi . El atılmadık organ , ele alınmadık işkence aleti kalmadı . Günlerinden ve gecelerinden bir parça an eksik bırakılmadı.Kusurda , iğrençlikte , insansızlaşmada kusursuzdular.
Reklam
Tüm Türkiyedeki cezaevlerinden Diyarbakır cezaevi bu egemen emperyalist ve faşist politika içinde stratejik bir yere sahipti. Diyarbakır cezaevinde Kürtler vardı! 1940' lardan sonra hiç sesleri solukları çıkmayan Kürtler, klasik aşiretçi feodal ve dini kalıpları kırmış yeni sosyal sınıfsal temelde ve modern sosyalist ideolojiler ışığında halk ve ulus olmanın bilinci ile bir ulusal kimlik ve özgürlük iddiasıyla teorisini tamamlamış ve siyasal bir güç olarak politik-pratik bir döneme girmiştir.
"Çemmo çemmê Şikestûnê oyy oy. Çem bûye gola xwînê oyy oy. Çemo qey tu nizanî oyy oy ooy oy, teslîm nabin bi zorê oyy oy". Bu türkünün ezgisi eskiydi, "oy dere kızıl dere" türküsü makamındaydı. Ama söz ve içerik yeniydi. Çok değil, on ay önce, 1980 Mart ayında Mardin'in Derik bölgesinde yaşanan Şikestûn köyündeki çatışmayı dile getiriyordu.
5 Nolu zindanında yaşanan savaş, aslında bir tarihin sıkıştırılmış -en yoğun- haliydi, Devlet bütün olanaklarıyla, Kürtler ise bütün olanaksızlıklarıyla hızlı çekim savaşa tutuşmuş, Vietnamvari bir duruşla kendi tarihlerine kafa tutmuşlardır. Bu savaşta, şayet yenilen Kürtler ve onun siyasal temsilcileri olsaydı, yakın ve hatta orta tarihte Kürtler halk olarak tarih sahnesine çıkmayı ve uluslaşmayı unuturdu.
Reklam
O. Miroğlu: *Göz bağlarımızı burada çözüyorlar. Koğuşların koridorlara bakan gözetleme mazgallarından aralıksız marş sesleri yükseliyor. Binlerce kişi, bir ağızdan ama farklı marşlar söylüyor. Hiç durmuyor, bir marş bitince bir diğerine başlıyorlar. Artık her şey emirle. Durmak, yürümek, öksürmek ve kaşınmak, her şey emir-komutayla. Kısa süren bir sessizlik anından sonra grubumuz yeni bir komutla harekete geçiyor. 'Koğuşşş! Yerinde sayyy*
Sayfa 143Kitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.