Ayağını Yitiren Ayakkabı" Turgut Akça'nın kaleme aldığı, hikayelerle örülü bir eserdir. Bu kitap, günlük yaşamdan kesitler sunarken, insana, topluma ve doğaya dair derin gözlemleriyle okuyucuyu düşündürüyor. Akça, kimi zaman bir ayakkabının hikayesiyle başlayarak, insanın varoluşsal sorgulamalarına değiniyor, kimi zaman bir çobanın, bir babanın veya bir müezzinin basit ama derin yaşantıları üzerinden hayatın karmaşıklığına ışık tutuyor. Her bir öykü, okuyucuyu hayatın içinden bir yolculuğa çıkarırken, toplumsal değerleri, insan ilişkilerini ve bireysel duyarlıkları ön plana çıkarıyor. "Ayağını Yitiren Ayakkabı", sıradan görünen anlarda bile derin anlamlar barındıran, okuyucuya hayata dair yeni perspektifler sunan bir eser olarak öne çıkıyor.
Bir süre sonra ortalığa ağır bir sessizlik çöktü. Son olarak kapıları kapatıp çıkmak üzere olan müezzinin ayakkabılıktaki bastonla, bir çift ayakkabı ilişti gözüne. Kısa bir duraksamadan sonra tekrar etrafı kolaçan eden müezzin kıyıya köşeye, sütunların ardına iyice baktı. Kimsecikler yoktu ortalıkta. O vakit, ortalıkta kalan bu ayakkabıyla baston kime aitti. Çaresiz, ışıkları karartıp kapıları kapattı. Avludan çıkıp sokağa adımını atacaktı ki çöp konteynerinin yanında bir ceket, yelek, bir de palto gördü. Bir süre hareketsiz kalan müezzin, zihnini toparlayıp kıyafetleri bir bedene giydirdi hayalinde, sonra da ayakkabıları. Eline de bastonu verdi giydirdiği hayalin. Köstekli saatin gümüş zinciri parlıyordu yakasında. Ve böylece fotoğraf tamamlanmış, kimlik belirlenmişti. Hava kurşun gibi ağırlaşmış, sessizlik ağır bir hüzne dönüşmüştü.