Bedford'un oyun yazmak için inzivaya çekildiği bir zamanda, bilim insanı Cavor'la tanışması ile başlıyor. İki İngiliz, birinin sistematik ve işleyiş odaklı düşüncesi ve diğerinin bilime ve geometriye olan kapsamlı bilgisi dahilinde Ay'a yolculuk etmesini ve başlarına gelenleri konu alıyor. Cavor, peşinde olduğu mucizeyi gerçekleştirme gayesinde ama Bedford tamamıyla cebini doldurma peşinde. Cavor, Bedford'a açtığı düşüncesi ile kendisine yolculuk teklifinde bulunuyor ama çok çılgınca gelse de akıllarında Cavorite adını verdikleri şirketin varlığı bile dönüyor. Cavorite adını verdikleri bir madde ile kendilerini Ay'da bulan Bedford ve Cavor, böceksi yapıları ile dikkat çeken ve katı bir düzenle hayatlarını sürdüren Seleneliler ile tanışıyorlar. Bu yolculuğu sadece ticari bir fırsat olarak gören Bedford onlara saldırır. Fakat Seleneliler insan üstü yaratıklardır, beyinleri o kadar gelişmiştir ki kafaları kocamandır. Gözleri minicik, böceksi, insansı varlıklardır. Ay buzağıları, diğer ay yaratıkları arasında kaybettikleri küreye ulaşıp, Dünya'ya dönme savaşı verirler. Sonrasında yaşanan olayları, çıkarımları siz okurlara bırakıyorum Bedford'un hayalini kurduğu ticaret mi, Cavor'un uğruna hayatını hiçe saydığı bilim mi? Hangisi galip gelecek bakalım
Tavsiyemdir
H. G. Wells, iki adamı aya göndererek günümüze çeşni katıyor.
Bilim kurgunun en sevdiğim yanı insanlığımızı sorgulamamıza yol açması. Bizi bazen yaratıklarla, bazen robotlarla, bazen de yalnızlıkla karşı karşıya getirerek insan davranışlarına spot tutuyor. Üstelik bir an bile sıkmadan.
Jules Verne' in, 
Ay'a Yolculuk kitabına da gönderme yapmış. Dehanın dehayı selamlaması bir nevi.
Kitabı beğendim.
