Kendimi düşünemeyecek kadar çalışmalıyım. Herhangi bir amaca yönelmiş olmamalı bu çalışma. Doğanın, insan için-bütün canlılar için olduğu gibi- hiçbir ereği yoktur. Etimde, kanımda bir enerji var; bunun işletilmesi gerekiyor, işlemezse bizi bekleyen sadece deliliktir. Onun için koşuşuyorum, yorgun düşünceye kadar didiniyorum. Enerfimle deliliğim arasında korkunç bir yarışma başladı. Bir an dursam, sanki dağılacağım, zerrelerime ayrılacağım, beni bilincimle yaşatan denge altüst oluverecek. Bilincimi korumak değil ereğim, onun üstünlüğünü ezmek, egemenliğini ortadan kaldırmak. Bilinç, onu baskı altında tutmak için, tutacak kadar gerekli bana.
Oysa ben, istençle bir iş yapılabileceğine, bir şeyin değiştirilip, bir şeyin yaratılabileceğine inanmazdım. Böyle bir gücüm olduğunu bilmiyordum. Sadece yönetilmiştim, sürüklenmiştim. Umutsuz olduğum için de bir gün bile kendimi sınamaya kalkışmamıştım. Ama bundan şikayetçi değildim. İnsanın alınyazısıdır bu, diye düşünüyordum. Meğer alınyazımız bu değilmiş. Çok mutluyum.
Bomboş olan içimi sahici duygular ve sahici düşüncelerle doldurulmalı. Bende sahtekar olma kabiliyeti yok. Ya gerçekten kendimi yaratacağım ya da bir yana çekileceğim.
Ben bağlanacek bir düşünce, bir duygu, bir ilke, bir ahlak arıyordum. Onu bulamadığım için de üzülüyordum. Çünkü kolay kolay bulunacağına inanmıyordum; ama böyle bir bağlantı bulduklarını sananlar beni olağanüstü ilgilendiriyorlardı. Gerçekten bulduklarına inanıyorlar mıydı, yoksa zavallılıklarını örtbas etmek için mi bulmuş gibi yapıyorlardı? Bunu çözebilsem mesele yoktu.
Yaşamın öylesine dışında kalmıştım ki, oradaki kötülükler de, iyilikler de yoktu benim için. Şükrü'nün açık hakaretlerine bile dayanan ben, bir başkasının kendi yolundaki sürçmelerine, ikiyüzlülüklerine ne diye takılacaktım?
İçinde yaşadığım dünyayı sevmiyorum. Onu değiştirmek, yaşanılır bir duruma getirmek için hiçbir zahmete girmek istemiyorum. Bu dünyadaki konukluğumu mümkün olduğu kadar az gürültülü geçirip gitmek...
Anlıyor ve anlamazlıktan geliyor. İşte bu dünya bu kadar kolay. Başarı dedikleri bu kadar kolay. Kendiniz için bir örnek biçeceksiniz, öyle olmanız ille şart değildir; ben öyleyim diye geçinceksiniz ve başkalarını da öyle olmadıkları için kınayacaksınız. Başkalarının gözlerinde, bu davranışınızın yalan bir davranışız olduğunu okursanız, görmezlikten geleceksiniz. Şükrü, onun ne kadar sahtekar olduğiunu anladığımı biliyor, ama ne çıkar bundan, diye düşünüyor, istediğini düşünsün, diyor. Korkunç!
O kadar çalmış ki, artık ona hırsız denemez, soylu denir. O yemiş, karıları, çocukları yemişler, siz yiyorsunuz, biz yiyoruz hala bitmiyor... Bu parada benim neden hakkım olmasın? Eskiden çalışmış olanların paraları bunlar, üstüne yatmayın!