“Hiç doymaya doymaya yedim kendimi. Yalan söylemeyenin doğrusu olmuyor. Yalan söylemeyen doğruda söyleyemiyor. Sırrı olmayanında onu bir yerlere götürecek kalbi de olmuyor”
“Niye yaşıyoruz hâlâ anlamış değilim. Direnmekten çok yoruldum; şair olmaktan, solcu olmaktan, yolcu olmaktan, aşık olmaktan, karışık olmaktan… Artık ‘olmak’ istemiyorum.”
“Uyandığım sabahlar alışık olduğum sabahlar değil, yazdığım kelimeler önceden bildiğim kelimeler değil, titiz bir unutkanlıkla tarardım eskiden “kara saçlarımı””
Başka biriyle sevişmekle başka biriyle sevişmek arasında ihaneti nereye koyacağız? Sadakat ve ihanet için, kimin kiminle seviştiğine mi dikkat etmeli insan yoksa kimin kimle sevindiğine mi?