Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Azizler ve Alimler

Terry Eagleton

Azizler ve Alimler Gönderileri

Azizler ve Alimler kitaplarını, Azizler ve Alimler sözleri ve alıntılarını, Azizler ve Alimler yazarlarını, Azizler ve Alimler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Russell tam ayağa kalkacakken, Wittgenstein, “Her şeyin gözle görülür olması katlanılmaz bir şey,” diye yeniden başladı. “Görülebilecek bütün her şeyin, gördüklerimizden ibaret olması. Bunu hazmedemiyoruz, Russell; son nefesimize kadar bununla savaşıyoruz. Sahnedeki dram amatörce ve derme çatma olduğu için, gözlerden uzakta temsil edilen daha saf, daha güzel bir oyun seyredebilir miyiz, diye sahne gerisine göz atmaktan kendimizi alamıyoruz. Ama sahne gerisi bomboş, görmüyor musun? Mezarı açtılar, boş çıktı. Asıl vahiy buydu işte. Şeylerin nasıl oluştuğu değil, ne oldukları: Giz bu. Söyle bana, Russell: Hiçbir şey olmayabilirdi, öyleyse neden var?
Soyut bilgi masum değildir. Zehirdir: Karanlık, şiddet dolu, acımasızdır. Hayattan kopuk olmakla kalmaz; hayatı terörize eder, kanla canla beslenir.
Reklam
Bilme isteği. Hastalık bu. Cennetin çürük elması.
“Anestezi uygulanan birisi, acısı olduğu halde hissetmeyen biri değil, sadece acı çekmeyen birisidir,” dedi.
Connolly:Biz cumhuriyetçiler geçmişi hatırlamazsak, kim hatırlayacak? Bizi yönetenler bugünle sürekliliğini sağlamak için geçmişi yeniden yazıyorlar. Bu yüzden, ölüler bile ellerinden kurtulamıyor.” “Bırakalım ölüler ölülerini gömsün,” dedi Bahtin. “Ölüm, dünyaya geçmiş yüzünden geldi. Geçmiş bize ömrün kısalığını, geleceğin de kısa sürede geçivereceğini hatırlatıyor. Şu anda birbirimizi böyle umutsuzca boğazlamamızın nedeni bu. Yalnızca geçmişi unutabilirsek özgür olabiliriz.”
Yaşamak ve yaşatmak, hayatta kalmanın temel koşuluydu; oysa bu, ezilenlerin ıstırabının kefaretini asla tek başına ödeyemezdi. Bunun için Yehova’nın şiddetli, dayanılmaz sevgisine ihtiyaç duyuluyordu, ama o da yoktu. Felsefe gibi Tanrı da zihnimizin kurtulamayacağımız bir hastalığı, gerçekleşmesi imkânsız bir bütünlük düşüydü, insanlığın sefaletinin bedelini yalnızca amansız bir güç ödeyebilir, bu da onu daha derin sefaledere itmekten başka bir sonuç vermezdi.
Reklam
Güzellik ve basitlik hâlâ vardı, ama bu, matematiğin güzelliği ve basitliği değil; yaklaşık olarak yaşayan, belirsizlikler ortasında rahatça hareket eden sıradan insanların hayatlarındaki güzellik ve basitlikti. Dünyanın ya da dilin tek bir içsel biçimi yoktu. Dil, dünyaya alkışlamaktan küfür etmeye kadar birçok biçimde tutunmaktaydı. Gizli bir özü yoktu, farklılıklardan oluşan bir Babil kulesiydi dil. Habsburg İmparatorluğu da Almanlar, Slovaklar, Rumenler, Slovenler, Sırplar, Transilvanya Saksonları, Hırvatlar, Çekler, Polonyalılar, İtalyanIar, Macarlar ve diğerlerinden oluşan yönetilemez bir melange'idi. Felsefe bu farklılıklardan nefret ediyor, İmparator Franz Josef gibi örsle dövüp hepsinden bir birlik çıkarmaya çaba harcıyordu. Felsefe, yaşamayan ve yaşatmayan bir terörizm biçimiydi. Kadın-erkek, bütün insanlardan imkânsız bir anlık talep ediyor, dilinin cazibesiyle büyülenenleri deliliğe ve çaresizliğe sürüklüyordu. Öte yandan, evlerindeki ve kiralık dairelerindeki insanlar birbirlerine küfür edip söz veriyor, ağlayıp sevişiyor, mutlaklıklar olmadan da kıt kanaat geçinip gidiyorlardı. Nihai güzellik buydu, matematik değil. Altında hiçbir şey yoktu; neyse oydu.
Baksanız bir çöp yığınıyla, bir dağınıklıkla karşılaşıyordunuz; öğretim üyeleri, vaklayan, cikleyen, gıdaklayan bir dolandırıcılar ve şarlatanlar güruhuydu.
Baktığımız her yere arzu sızmış, tarih arzuya batmıştı. Her nesne, niyetlerin ve sonuçların dev imparatorluğuna, nedenselliğin korkunç egemenliğine kilitlenmiş bir iştahın meyvesiydi.
855 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.