Kitap ile ilgili yorumlardan evvel şunu diyeyim: Günay Gafur bu alanda ne yazsa alınır ve okunur! Gelelim Baba'ya...
Kuantum fiziğin oldukça ön plana çıkarıldığı ancak gizem ve gerilimin okuru boğmamak adına bir adım arkasında tuttuğu yine farklı mesajlar veren bir roman. Yusuf genç yaşında hapse düşmüştür ancak bu koğuş diğerlerinden oldukça farklıdır. "Baba" isimli bir karakter herkesin hem sığınağı hem de korkulu rüyasıdır. "Baba" Yusuf'u iyice beller ve kendisini "Kaşif" olarak nitelendirir. Bu sırada dışarıda yıllar önce yaşanan vahşi cinayetlerin tıpatıp aynı şekilde sergilenmeye başlamasıyla Yusuf artık Kaşif olarak bunları araştırmaya başlar. Bu yolda ise dost ve düşmanın kim olduğu oldukça bulanıklaşmaya başlar. En başta da BABA... Sevginin, nefretin, acının, intikamın, doğruların, yalanların, dostluğun, düşmanlığın, ölümün... ve HAYATIN harmanlanarak oldukça güzel şekilde okura sunulduğu bir yapıt. Alın okuyun, okutun...
Selam dostlar
Yazdıklarını okuduğum ilk günden beri bende yeri apayrı olan yazarlarımızdan biri Günay Gafur. Çok daha iyi yerlerde olmayı hak eden kıymetli bir kalem ve güçlü bir vizyon. Türk polisiye edebiyatının önemli ve prestijli isimlerinden biri. Kurgularında matematik, fizik ve çoğunlukla kuantum fiziği gibi pozitif bilimlerden faydalanır ve bunu hikaye örgüsüne başarılı bir şekilde yerleştirir. Kitabı okurken merak, heyecan, gerilim dolu anlar yaşarken bir de bilgi dağarcığımıza da katkıda bulunur tüm okuma boyunca kitabın içine girer ve kitap bitiminde de boşluğa düşersiniz. Kapağı kapatınca “Adam yazmış be!” dedirtir
Baba’da böyle bir kitap yine. Bilim, polisiye, belki biraz fantastik temalar içeren bir seri katil arayışı. Hapishanede tanışan bir grup insanın yaşamlarında ortak olan bazı parçalar yavaş yavaş gün yüzüne çıkar ve küçük çocukları öldüren bir seri katilin peşinde bulurlar kendilerini. Zaman zaman sakin zaman zamansa nefes kesen ve birbirine ustaca bağlanmış olaylar silsilesi ile keyif veren bir kurgu.
Günay’ın kalemi ile mutlaka tanışın.
Adam yazıyor be
Baba, anı unutturan büyülü anlatımı, travmatik yaşantılara sahip başarılı karakter profilleri, düz bir rotada ilerlemeyen zihinsel karmaşa yaratan kurgusu, kuantum fiziğine, edebiyata, toplumsal sorunlara göndermeleri, kişilerarası etkileşimleri ön plana alan hikayesi ile beni hem şaşırtan hem de etkileyen bir kitap oldu. Kahin, Kuklacı ve Yargıç
Kara, kapkara bir güneş varsa uzayın derinliklerinde bir yerlerde ve onun etrafında gezinen yaşamsız gezegenler, durumumuzu daha iyi ifade eder. Profesör ne diyordu: "O bir kara delik, biz de yuttuklarıyız."
Hayat ne kadar zordu. Soğuktu, kahirdi, kederdi, ekmekti, betondu, griydi, azdı, hiçti, ölümdü. Kimileri içinse ne güzel şeydi. Rahattı, sıcaktı, neseydi, çoktu, aşktı, maviydi. Masmaviydi.
O bir kara delik, biz de onun yuttuklarıyız.. BABA...
Günay Gafur 'un kalemi bir hız trenine binmek gibi adeta her bölüm ayrı bir heyecan dalgası ile geliyor üzerinize merak hissi her cümlede var..
Kaşif, Profesör, Cello, Doktor, Zargana ve diğerleri hepsi Babaya tabi o bir ana gezegen diğerleri uyduları. Bir hapishaneden normal hayata ne kadar müdahale edebilirsiniz. Vampirler gerçek mi..? Paralel evrenler kuantum fiziği dolanık parçacıklar bir kedi fare oyunu ve İstanbul'un Vampir katili ekseninde nefes nefese bir kovalamaca..
Kitap büyük bir merak duygusu ile soluksuz okunuyor kesinlikle tavsiyemdir kitaba notum 10/10 Kitapla kalın...
Hayat da bu değil mi zaten? Yolunu seçmek ve daha önemlisi o yolda yürümek. Yürüyoruz. Yeni seçimlere, yeni yol ayrımlarına varana dek. Ya da karşına bir duvar çıkana dek. Yürümeye devam ediyoruz. Ölene dek.