Âşıklar Bayramı’nın devam niteliği olan bu kitapta babasını kaybeden Yusuf’un kendisine kalan emanetler (üç telli bağlama, sekiz köşeli kasket, kıyafetler, ayakkabı, bavul) ile hayatına devam edişine tanıklık edeceğiz.
Yusuf’un yolculuğu ‘’Beni bir ömür sekiz köşeli şapkasının gözünde taşıyan babamı başımın üstünde taşımak için yeniden uzun ve karlı yollara düştüm.’’ diyerek başlıyor.
Yirmi beş yılı sadece üç güne sığdıran babası ile Âşıklar Bayramına giderken, yolda yılların hesabını sormak isteyen Yusuf’un geçmişe dair babası ile arasındaki hesaplaşma da yarım kalıyor.
Yusuf, babası Heves Ali arabanın portbagajındaki tabutta, üç telli bağlaması ön koltukta, bavulu ve eşyaları ise bagajda iken son görevini yerine getirmek için evine doğru yol alıyor. Bu yolculukta öğrendikleri içindeki hesaplaşmaya bir nebze de olsa ferahlık sağlıyor.
Bu kitapta Heves Ali’nin vefatı ile başlayıp, Yusuf’un iç hesaplaşmaları ile devam ederken, Yusuf’un ister babası ile ister eski kız arkadaşı Aylın ile ilgili durumu düşünürsek; İnsan olarak geçmiş-şimdi-gelecek arasında nasıl bocaladığımızı bize gösteren, bir şeyi kaybetmek istemiyorsak zamanında değerinin ve kıymetinin bilinmesi gerektiğini, kaybettikten sonra yapılan bütün çabaların boşa olduğunu anlamamıza vesile oluyor.
Son olaraktan kitabın temalarından bağlama-türkü-kültür-sevgi konuları altında düşünürsek bence yazar final sahnesini muhteşem bir şekilde bitirmiş. Miras kalan üç telli bağlama final bölümünde gerçek sahibini buldu.
Keyifli okumalar dilerim…
Kemal Varol, "
Aşıklar Bayramı"nda oğlu avukat Yusuf'u yirmi beş yıl arayıp sormayan Heves Ali'nin bir elinde bağlaması, bir elinde bavuluyla bir gece yarısı oğlunun kapısını çalmasıyla
